Çalışma yaşamında sağlığın korunması ve geliştirilmesi sürecinde başta işyeri hekimi ve işyeri hemşiresi olmak üzere bütün İSG profesyonelleri görev yapar. İş güvenliği uzmanı, işveren, çalışanlar, çalışan temsilcisi gibi paydaşlar da bu süreçte aktif olarak rol alır.
İş Yerinde Sağlığın Geliştirilmesi
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanımlamaya göre sağlığın geliştirilmesi; insanların sağlıkları üzerindeki kontrollerini artırması ve sağlık seviyelerini daha olumluya götürmesi sürecidir. Bu tanımlama, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1986 yılında yapılmıştır. Bir diğer kapsamlı tanımlamaya göre ise sağlığın geliştirilmesi; sağlığa ilişkin herhangi bir yaşam ve davranış durumu için ekonomik, örgütsel, eğitimsel ve çevresel desteklerin tamamıdır.
Sağlık hizmetlerinin temel amacı, sağlıklı toplum hedefine varılmasıdır. Sağlıklı toplum, ölüm ve hastalıkların azaldığı, ortalama yaşam süresi ile hayat kalitesinin arttığı toplumlar olarak ifade edilir. Sağlıklı toplum amacına ulaşabilmek için sistemli olarak yürütülmesi gereken faaliyetler vardır ve bunlar üç temel başlıkta toplanabilir:
- Sağlığını kaybeden veya kaybetme olasılığı olan kişilere yönelik olarak verilen bireysel koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir olması
- Toplum genelinde sağlıklı davranışların kazanılmasını amaçlayan sağlık eğitimleri
- Sağlıklı yaşam için gerekli şartların sağlanması ve çevresel düzenlemeleri yapılması
Sağlık promosyonu, sağlıklı bir hayat için gerekli olan ekonomik, organizasyonel, eğitimsel, çevresel ve davranışsal değişikliklerin sağlanması olarak tanımlanabilir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1948 yılında sağlık kavramına ilişkin tanımlama yapılmıştır. Günümüzde de geçerliliğini devam ettiren söz konusu tanımlamaya göre yalnızca sakatlığın ve hastalığın olmamasını sağlık olarak ifade etmek doğru değildir. Bunlara ek olarak sosyal, fiziki, psikolojik ve mental açıdan da tam bir iyilik halinin olması gerekir. Kişilerin sağlıkları buradaki gibi tanımlanırken, toplum sağlığına ilişkin ise farklı tanımlamalar yapılmış ve toplum sağlığının ölçülmesi için farklı parametrelerden yararlanılmıştır. Negatif çevre şartları kontrol edilebilir, kişisel davranış özellikleri ise pozitif hale getirilebilirse kişilerin sağlık durumlarının sürdürülebilir olması daha kolay olur.
Çalışanlar bakımından en ciddi çevresel unsur, çalışma ortamında yer alan kimyasal, fiziki, ergonomik, biyolojik ve psikososyal unsurlardır. Bunların engellenmesi ya da sağlığa zararsız hale getirilmesi, ancak primer ve sekonder kontrol tedbirleri ile başarılabilir. Fakat sağlığı geliştirme faaliyetleri olmazsa primer korunmanın yetersiz kalacağı ve etkenlerle hiç karşılaşmayan kişilerin sağlık durumunun sürdürülemeyeceği ifade edilmektedir.
Toplumların sağlık düzeylerinin artırılması için bir bütünlük içerisinde yürütülmesi gerekli olan söz konusu temel faaliyetler, son yıllarda sağlığın yükseltilmesi veya sağlığın geliştirilmesi kavramı ile ifade edilmiştir. 1986 yılındaki Ottowa Sözleşmesine göre sağlık promosyonu; toplum sağlığının geliştirilmesi ve kendi sağlığının olumlu olarak etkilenmesi için sergilenen davranışları ve sağlıklı çevrede yaşamak için yapılması gerekenleri kapsayan bir süreçtir.
Sosyal, fiziksel ve mental açıdan tam bir iyilik hali olarak ifade edilen sağlık amacına varabilmek için toplum ya da birey, kendi sağlığı üzerinde etkili olan unsurları tespit edebilmeli, olumsuz çevreyi değiştirebilmeli, ihtiyaçları karşılayabilmesi ve söz konusu hedeflere ulaşma becerisine ve gücüne sahip olmalıdır. Toplumun sürece dahil olması, sağlıklı çevreler meydana getirmek ve politik destek almak, bu süreç açısından gerekliliktir.
Sağlık; fiziksel kapasite ile ilişkili olduğu gibi bireysel ve toplumsal kaynakların yönlendirilmesi ile de ilişki içindedir. Bundan dolayı politikalar, sağlık eğitimi faaliyetlerini dikkate alarak, sağlık hizmetlerine toplumun dahil olmasını esas olan bir yaklaşım kapsamında planlanmalıdır.
Yapılan kavramsal tanımlamalar çerçevesinde, sağlığın geliştirilmesi yalnızca sağlık sektörünün görev ve sorumluluğu olmayıp, sağlıklı çevreler ve sağlıklı yaşam tarzı oluşturma konusunda sorumlu olan sivil toplum ve kamu kuruluşları ile bireylerin de bu noktada görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Sağlığın yükseltilmesi için ilk olarak sağlığın da ön şartları olarak bilinen temel gereksinimlerin sağlanması gerekir. Bunlar; arınma, beslenme, eğitim, barış, yeterli gelir, eşitlik, sosyal adalet, sürdürülebilir kaynaklar, dengeli ekosistem şeklindedir.
Sağlığın yükseltilmesine ilişkin 3 temel prensip bulunmaktadır. Bunlar şu şekildedir:
- Destekleme
- Kolaylaştırma
- Aracı olma
Sağlıklı olmak; kişisel, sosyal ve ekonomik gelişim ile yaşam kalitesinin temelini oluşturur. Ekonomik, politik, çevresel, kültürel ve sosyal unsurlar ile kişiye ait davranışsal ve biyolojik faktörler sağlık açısından zararlı olabilir. Sağlık promosyonu faaliyetleri, söz konusu türden negatif unsurları kontrol etmeyi hedefler ve bunu yaparken de sağlık sektörü haricindeki diğer sektörlerde yardın ve destek alır veya alması gerekir.
Sağlık promosyonu ile ilgili çabalar, sağlık hizmetlerinin bütün topluma eşit olarak ulaştırılma hedefine sahip olmalıdır. Bu bağlamda sağlık hizmetlerinin herkes adına erişilebilir olması, büyük bir öneme sahiptir.
Gerek sağlık açısından ön şartlar gerekse de sağlığı geliştirme noktasındaki gereklilikler dikkate alındığında, yapılması gerekli olanların yalnızca sağlık sektörü tarafından başarılamayacağını ifade edilebilir. Bilhassa belediyelerin, ulusal ve yerel yönetimlerin destekleri, diğer ekonomik ve sosyal kamu sektörlerinin katkısı ve toplumun sürece dahil olmasına imkan verecek STK’ların desteği büyük bir öneme sahiptir. Ek olarak endüstriyel kuruluşlar ve eğitim türünden sağlık dışı hizmet sektörlerinin katkısı da gerekmektedir. Sağlık promosyonu faaliyetlerinin yerel olması, toplumun ihtiyaçlarına göre planlanması ve ilgili topluma özel çözümler içermesi gerekir.
Sağlık promosyonu, düzenli çevre, sağlıklı kamu politikaları, bireysel davranışların olumlu yönde geliştirilmesi, toplum katılımının sağlanması ve sağlık hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi anlamına gelir. Bu sayede sağlık yükseltilebilir.
ABD ulusal sağlık stratejisine bakıldığında sağlık promosyonu ile hastalıkların önlenmesinin üç bileşeni olduğu görülür. Bunlar:
- Sağlığa etki eden davranışlara yönelik olan sağlık promosyonu faaliyetleri
- Çevresel etkenlere yönelik olan sağlık korunma faaliyetleri
- Tıbbi hizmet organizasyonlarına yönelik koruyucu sağlık hizmetleri
Burada yer alan söz konusu bileşenler sağlık toplum amacına varmada önemlidir. Her bileşen tek başına bir anlam ifade etmez. Zira bileşenlerin her biri, diğerinin etkisi ve etkileşimi altında olup, diğer bileşenleri destekler. Dolayısıyla bileşenlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir.
İş Yerinde Sağlığın Geliştirilmesi ile İlgili Program Örnekleri
İş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetlerinin temel hedefi, iş kazası ve meslek hastalıklarına neden olabilecek etkenlerin engellenmesi ve kontrol altına alınması ile kaza ve hastalıkların minimize edilmesidir. Bu sayede çalışma ortamındaki iş kayıplarının azaltılması, çalışma verimliliğinin yükseltilmesi ve bunların neticesinde ise üretimin artırılması sağlanır.
Çalışma ortamındaki verimliliği ve üretimi negatif yönlü olarak etkileyen problemler yalnızca meslek hastalıkları ve iş kazalarından ibaret değildir. Koroner kalp hastalıkları, solunum sisteminin kronik ve akut hastalıkları, kas ve iskelet sistemi hastalıkları, obezite kaynaklı problemler türünden hastalıkların da iş verimliliğini ve üretimi olumsuz olarak etkilediği bilinmektedir. Sağlık eğitimi için harcanan her 1 birim harcamanın karşılığında 1,45 birimlik yarar sağlandığı, yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir.
Söz konusu sağlık problemlerinin oluşmasında kişisel ve çevresel unsurlar etkilidir. Sağlığı geliştirme programları da ilgili noktada devreye girer ve ilgili hastalıklar ile benzeri türden problemleri engellemek ya da kontrol altına almak için şunlar yapılır.
- Hasta takip ve erken tanı çalışmaları
- Çevresel şartların kontrollü çalışmaları
- Çalışanların bireysel riskli davranışlarının sağlık eğitimi ile düzeltilmesi
Bilhassa yaşam tazında gerçekleştirilecek değişikliklerle ilgili hastalıklar engellenebilir. Sağlık geliştirme çalışmaları ve sağlık eğitimi için iş yerleri son derece uygun ortamlar olarak dikkat çeker. Çalışma ortamında sağlığı geliştirme ve yaşam biçimini değiştirmeyle alakalı farklı çalışmalar vardır. Bunların başlıca olanları şu şekildedir:
- Sağlıklı beslenme
- Sigara ile mücadele
- Obezite kontrolü
- Egzersiz programları
- Stres ile mücadele yöntemleri
- Çalışma ortamında ve dışındaki yaralanmaların ve kazaların engellenmesi
- Alkol alışkanlığının kontrol altına alınması
- Kalp hastalıkları, hipertansiyon ve benzeri hastalıklardan korunma yöntemleri
- Kanser ve osteoporoz
Sağlıklı Yaşam
Sağlık yaşam için üç temel prensip bulunmaktadır. Bunlar; sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigara kullanmama şeklindedir. Söz konusu prensiplere ek olarak stresle mücadele konusu da bunların arasına dahi edilebilir.
Gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışmada pozitif davranışların, doğumda beklenen yaşam süresine olan etkileri tahmin edilmiştir.
İş Yerinde Sağlığı Geliştirme Programı
İş yerinde sağlığı geliştirme programı uygulanırken dikkate alınması gereken hususlar şu şekildedir:
- Söz konusu program hedeflenen risk unsurunu azaltma noktasında etkili sonuçlar vermelidir.
- Çalışanların sağlık durumunu ve yaşam kalitesini iyileştiren unsurların ele alınması gerekir.
- Çalışanların ihtiyaçları, beklentileri, istekleri ve karakteristik özellikleri dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
- Programın kaynak kullanımı optimum seviyede olmalıdır.
- Neticeleri değerlendiren ve ölçen bir program olması gerekir.
İş yerleri, sağlık geliştirici etkinliklerin ve sağlık eğitiminin yapılması açısından uygun alanlardır. Fakat bir eğitim programının istenen sonuçları vermesi için bazı şartların sağlanmış olması gerekir. Söz konusu şartlardan öne çıkanlar şu şekildedir:
- Programın amaçlarının net olarak belirlenmesi gerekir.
- Söz konusu amaçlar, çalışanlar ve işveren tarafından belirlenmelidir.
- Katılımcıların ihtiyaç ve isteklerinin öğrenilmesi gerekir.
- Programın devam ettirilmesi için maliyetinin finanse edilmesi önemlidir.
- Programın sürdürülebilir olması için uygun zaman ve yerin ayarlanmış olması gerekir.
- Çalışanlara ilişkin düzenli kayıtların tutulması önemlidir.
- Programa işverenin dahil olması sağlanmalıdır.
- Programa dahil olanlardan gelen geri bildirimler değerlendirilmelidir.
- Kişisel verilerin gizliliği tam olarak sağlanmalıdır.
- Programın neticeleri değerlendirilmesi ve bu noktada katılımcılara gerekli bilgilendirmeler yapılmalıdır.
Sağlığı geliştirme etkinlikleri devam ettirilirken farklı sağlık eğitimi yöntemlerinden yararlanmak mümkündür. Bunlardan bazıları; bilgisayar sistemleri üzerinden haberleşme, TV ve video filmler, küçük grup görüşmeleri, konferans, afişler ve broşür şeklindedir. Kullanılacak etkin eğitim teknikleri ve iletişim yöntemleri, sağlık eğitimi ve yetişkin eğitimi noktasında detaylı olarak anlatılmalıdır.
Sağlığı yükseltme programına ilişkin aşamalar şu şekildedir:
- Durumun tespit edilmesi
- Duruma uygun politikaların belirlenmesi
- Konu ile alakalı planın yönetim ve çalışanlarla paylaşılması ve fikir alışverişinde bulunulması
- Programın duyurulması ve uygulamanın başlaması
Sağlığı yükseltme noktasında beş temel strateji belirlenmiş durumdadır. Bunlar:
- Sağlıklı kamu politikaları
- Destekleyici çevreler
- Toplum katılımı
- Bireysel beceriler
- Sağlık hizmetlerinin güncellenmesi
Sigara ve Madde Kullanımı
Sigaranın sağlığa zararlı olduğu çok uzun yıllardır bilinmektedir. Akciğer kanseri başta olmak üzere kronik akciğer hastalıkları ve kalp hastalıklarına yol açtığı da bilinen bir diğer durumdur. Ayrıca farklı hastalıkların risklerini de artırmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından sigara, hastalıkların en önemli önlenebilir nedeni olarak ifade edilmektedir.
Sigara kullananlarda ilgili hastalıklara ek olarak mesane, serviks, pankreas, özofagus, larinks gibi organlarda da hastalık riski yüksektir. Bütün bunların arkasında olan sigara kullanımı nedeniyle işe devamsızlık ve sağlık harcamaları ciddi şekilde artış göstermektedir.
Çalışma ortamında sigara ile mücadele edilirken üç temel çabanın bir arada yürütülmesi son derece önemlidir. Bunlar:
- Sigara kullanmayanları bu alışkanlığı edinmemeleri konusunda uyarmak, bilgilendirmek
- Sigara kullananlara, bu kötü alışkanlıklarından kurtulmaları için yardım etmek
- Pasif içicilikten korunmayı sağlamak
İş yaşamında sigaranın sağlık etkisi daha önemli hale gelir. Sigara kullananlarda çalışma ortamında olması olası gürültü, asbest, irritan ve toksik gazlar türünden etkenler, ilgili kişiler için daha riskli hale gelir. Örneğin; asbeste maruz kalmak da akciğer kanseri riskini artırır. Sigara kullanan birinin asbeste maruz kalması nedeniyle bu risk çok yüksek seviyelere çıkar.
Madencilik alanında çalışanların sürekli toza maruz kalmasından kaynaklı olarak KOAH riski son derece yüksektir. Bu kişilerin sigara kullanması durumunda risk çok daha yüksek olur. Benzer durum farklı hastalıklar için de geçerlidir.
Çalışma ortamlarında sigarayı bıraktırma programlarının uygulanması, toplumdaki diğer kesimlere kıyasla çok daha başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlar. Sigara bıraktırma programının öğeleri şu şekildedir:
- Sağlık Eğitimi: Çalışanlara sigaranın zararları ve olumsuz etkileri konusunda eğitimler verilmelidir. Bu eğitimlerde poster, slayt, broşür ve video gibi eğitim materyalleri kullanılabilir.
- Çevresel ve İdari Düzenlemeler: Yapılan düzenlemeler ile sigara içilen alanların sınırlandırılması gerekir. Bu yöntemde tam sigarasız çalışma ortamı oluşturulabilir. Yani bina ve binanın eklentilerinin tamamında sigara kullanımı yasaklanır. Bunun yerine sadece belli bir alanda sigara kullanımına izin verilmesi yöntemi de benimsenebilir.
Sağlığın geliştirilmesi sürecinde sigaranın haricinde farklı madde kullanımları ile de mücadele edilmesi gerekir. Bu noktadaki bir diğer önemli madde ise alkol ve bağımlılık yapan maddelerdir. Alkol tüketimine bağlı olarak kronik ve akut sorunlar ortaya çıkar. Kardiyovasküler hastalıklar, kazalar ve diğer istenmeyen olaylarla alkol kullanımının ilişkisi olduğu bilinir.
Yapılan araştırmalara bakıldığında Türkiye’de işlenen suçların %66’sının ve trafik kazalarının %61’inin alkolden kaynaklı olduğu görülür. Bu noktadaki en önemli kaza nedenleri şu şekildedir:
- Alkollü araç kullanmak (%23,5)
- Hatalı sollama (%22)
- Uykusuz ve yorgun araç kullanımı (%17,1)
- Sürücü hataları (%16,2)
- Diğer
Uyuşturucu Kullanımı
Uyuşturucu kullanımı, bu noktadaki bir diğer önemli problemdir ve mutlaka bununla da mücadele edilmesi gerekir. Uyuşturucu etki ve bağımlılık yapan maddeler şu şekildedir:
- Narkotik ajanlar (Meperidin, morfin vb.)
- Depresan (Benzodiazepinler vb.)
- Halusinojenler (Feniletilaminler, LSD, indolalinaminler vb.)
- Hint keneviri
- Stimülanlar (Amfetamin, kokain vb.)
Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan rapora göre dünya genelinde uyuşturucu kullanan kişi sayısı 200 milyon civarındadır. Her 5 kişiden biri çevresinde uyuşturucu kullanan en az birinin olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de ise 5 milyon civarında ilaç bağımlısı olduğu ifade edilmektedir.
Madde kullanımının birçok nedeni vardır. Bunların başlıca olanları şu şekildedir:
- Riski göze alan davranış
- Merak
- Problemlerden uzaklaşma
- Arkadaş etkisi
- Elde edilebilir olması
- Özenti
- Yapay ve geçici mutluluk
Madde bağımlılığı konusunda işyeri hekimlerine ciddi görev ve sorumluluklar düşer. Bu noktadaki işyeri hekimi görevleri şunlardır:
- Risk altında olanlar başta olmak üzere topluma bu konuda eğitimler vermek
- Erken tanı
- Reçete yazarken bağımlılığa neden olabilecek ilaçlardan kaçınmak
Doğru Beslenme
Beslenmedeki hatalardan dolayı obezite, şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları, bazı kanserler, hipertansiyon ve osteoporoz gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Sağlıklı beslenme; dengeli ve yeterli beslenme olup, sağlıklı yaşam için temel şartlardan biridir.
Sağlıklı beslenme; kişilerin günlük ihtiyacı olan kalorileri, sağlıklı besinler tüketerek karşılamasıdır. Bu sayede beslenme kaynaklı sağlık riskleri büyük ölçüde ortadan kaldırılır ve kişilerin çok daha sağlıklı olmaları sağlanır.
Doğru diyetler ile kandaki kolesterol seviyesinde ciddi azalmalar yaşanmaktadır. Bu sayede başta koroner kalp hastalıkları olmak üzere farklı hastalıklar açısından birincil seviyede korunma sağlanır.
Sağlıklı beslenmenin olumlu etkileri arasında alınan tuz miktarının azaltılması ve böylece hipertansiyon kontrolünün kolaylaşması da vardır. Ayrıca kalsiyum ve diğer minerallerin yeterli seviyede alınması da osteoporozun engellenmesine katkı verir.
Beslenme yetersizliği olanlar, çalışma ortamında maruz kaldıkları kimyasalları detoksifiye etme açısından problemler yaşayabilmektedir. Bu durum ise sağlık risklerini artırmaktadır.
Çalışma ortamları, en az bir öğün yemek yenilen yer olması açısından, buradaki beslenme programının sağlıklı olması çok önemlidir.
Obezite ve Beslenme Bozuklukları
Beslenme; yaşamın devam ettirilmesi, büyüme ve sağlığın korunması için besinlerin tüketilmesi olup, son derece önemlidir. Zira beslenme, yaşamın her evresinde sağlığın temelini oluşturan temel unsurlardan biri olarak dikkat çeker.
Sağlığın korunması ve yükseltilmesinde, yeterli ve dengeli beslenmenin büyük etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla her zaman dengeli ve sağlıklı bir diyetin uygulanması gerekir.
Beslenme bozuklukları ve obezite risklerinin azaltılması için şu hususlara dikkat edilmesi yararlı olacaktır:
- Günlük 400-800 gr arasında meyve ve sebze tüketilmesi gerekir. 4-6 porsiyon sebze, 2-3 porsiyon ise meyvenin tüketilmesi tavsiye edilir.
- Kök bitkiler, kuru baklagiller ve bezelye türünden yiyeceklerin günde 500-800 gr arasında tüketilmesi önerilir.
- Sigara, alkol ve bağımlılık yapan madde kullanımından kaçınılmalıdır.
- Protein ihtiyacının balık, tavuk ve bitkisel besinlerle karşılanması tavsiye edilir.
- Hayvansal kaynaklı yağların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bitkisel yağlar tercih edilmelidir.
Bu tür önerilerin dikkate alınması, obezite riskinin minimize edilmesi adına önemlidir. Ancak obezitenin farklı nedenleri ve risk faktörleri de vardır. Bunlar ise şu şekildedir:
- Yaş
- Cinsiyet
- Medeni durum
- Eğitim seviyesi
- Doğum sayısı ve doğumlar arasındaki süre
- Gelir durumu
- Sosyoekonomik seviye
- Kalıtsal faktörler
- Psikolojik sorunlar
- Yetersiz fiziksel aktivite
- Metabolik unsurlar
- Hormonal problemler
- Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetlerin uygulanması
- Alkol ve sigara kullanımı
- Bazı ilaçların kullanımı
- Yanlış beslenme alışkanlıkları
Ülkemizde farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilen çalışmalarda belirlenen şişmanlık prevalansı erkeklerde %10 ile %40 arasında, kadınlarda ise %30 ile %50 arasında değişir.
Yaşam Boyu Egzersiz
Teknoloji ile birlikte insan yaşamının çok daha konforlu hale geldiği bir gerçektir. Ancak bu durum fiziksel aktivitenin de azalmasına yol açmıştır. Günümüzde 100 yıl öncesine kadar iş yerlerindeki enerjinin yaklaşık olarak %35’i insan gücü kaynaklı iken, günümüzde bu oran bazı iş yerlerinde %1’e kadar düşmüştür.
Şişmanlık, kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon ve osteoporoz türünden sedanter hayatın meydana getirdiği sağlık problemlerinde artış yaşanmıştır. Düzenli olarak fiziksel egzersiz yapanlarda da ilgili hastalıklara ilişkin risklerin çok daha düşük olduğu bilinen bir durumdur.
Gününü farklı saat dilimlerinde iş yerleri tarafından organize edilecek egzersiz programları, çalışanlar arasındaki ilişkilerin daha sıcak olmasını sağlar, işe dair motivasyonu artırır, hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi noktasında katkı verir.
Düzenli olarak egzersiz yapanların, diğerlerine göre kalp krizi geçirme olasılığı %60, kalp hastalığı riski ise %50 daha azdır. Düzenli egzersiz ile kardiyovasküler verimlilik artarken, diyastolik ve sistolik kan basıncı ise düşmektedir.
İlk bakışta toplam kolesterol düzeyinde bir değişiklik olmadığı fark edilir. Ancak düzenli egzersiz ile iyi kolesterol (HDL) artarken, kötü kolesterol (LDL) ise azalmaktadır.
Sedanter çalışanlardaki fatal koroner kalp hastalığına ilişkin riskin, yüksek fiziksel aktivite gösterenlerden %80 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Düzenli şekilde fiziksel aktivite yapanların egzersiz sırasında ve sonrasındaki enerji kullanımı, son derece yüksek olup, ilgili durum sayesinde şişmanlık da kontrol edilmektedir. Buna ek olarak dokuların insüline duyarlığını artırdığından, tip 2 diyabetin regülasyonunu kolaylaştırmaktadır. Düzenli egzersiz, osteoporoz riskini de minimize eder.
Stresle Baş Etme
Son dönemlerde genel yaşam ve çalışma hayatı açısından üzerinde dikkatle durulan konulardan biri de strestir. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının temelinde, çalışanların fiziki, sosyal ve psikolojik olarak iyi olma durumlarının sürdürülmesi vardır. Bunun sağlanması için çalışma ortamlarının meslek hastalığı ve iş kazası risklerini tespit etmesi ve bunları engellemesi gerekir. Ayrıca çalışanlar bakımından huzurlu bir ortam oluşturulması da son derece önemlidir.
Çalışma ortamı unsurlarının yanında stresin de koroner kalp hastalıkları başta olmak üzere farklı sağlık problemleri ile ilişkili olduğu bilinen bir durumdur. Çalışma ortamındaki kimyasal, fiziksel ve benzeri türde riskleri kontrol edilmiş olmasının dışında farklı çalışma şartlarının ve çalışanlar arasındaki ilişkilerin de strese neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir.
Bunun haricinde farklı bir nedenden dolayı stres altında olanlara uygun desteğin sağlanması, stresle mücadele yollarının öğretilmesi, önemli diğer detaylardır. Çalışma ortamında stresle mücadele etme noktasında yapılacak olan çalışmalara ilişkin tavsiyeler şu şekildedir:
- Kaynağı stres olan semptomlarla mücadele etme
- Bireysel duyarlılığın minimize edilmesi
- İşten kaynaklı stres unsurlarının kontrolü
- Çalışanlar arası ilişkilerin düzenlenmesi
- Bireysel stres kaynaklarının kontrol edilmesi
- Yönetimden kaynaklı stresle mücadele etme