Çalışma yaşamı ile beslenme arasında direkt bir ilişki bulunmaktadır. Dengeli, yeterli ve sağlıklı beslenme, çalışanların çalışma yaşamındaki performanslarını ve verimliliklerini artırmaktadır. Bu noktada işyeri hekimi tarafından çalışanların bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir.

Yeterli ve Dengeli Beslenme

Beslenme; sağlığın korunması ve yaşamın devamı için insanların ihtiyaç duyduğu besin öğelerini yeterli ve dengeli şekilde almasıdır. Buradaki ihtiyaç duyulan besin miktarı; yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, genel sağlık durumu ve gebelik gibi özel durumlara göre değişir. Besin öğeleri ise protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve su şeklinde ifade edilebilir.

Sağlıklı beslenme, çalışanlar açısından koruyucu sağlık hizmetleri arasında kabul edilmektedir. Bu bağlamda sağlıklı beslenme, yapılanda tanımda da belirtildiği gibi dengeli beslenme ve yeterli beslenme şeklindeki iki temel öğeden meydana gelmektedir. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde kronik hastalıkların nedenlerinin başında beslenme sorunları vardır.

Aşırı artan beslenme nedeniyle oluşan obezite, günümüzde yaygın olarak görülen sağlık sorunlarından biridir. Bunun haricinde kanser, kardiyovasküler hastalıkların ve prematüre ölümlerin önemli kısmından da sigara ve beslenme problemlerinin sorumlu olduğu kabul edilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde görülen aşırı beslenmeyi de içine alan dengesiz beslenmeye dair problemler ön planda yer almaktadır. Geri kalmış ülkelerde beslenmeye dair problemler ise gıdaya ulaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Yetersiz beslenmeden kaynaklı mineral eksikliği, gelişim geriliği, anemi gibi sağlık problemleri vardır.

Beslenme, kişisel sağlık ve toplum sağlığı açısından büyük bir öneme sahiptir. Bundan dolayı beslenme konusuna önem verilmesi gerekir. İyi bir beslenme için bireylerin;

  • Büyümesi ve gelişmesi
  • Üremesi,
  • Ruhsal ve bedensel sağlığının sürmesi,
  • Başta enfeksiyon hastalıkları olmak üzere hastalıklara karşı dayanıklı olması,
  • Verimli ve üretici olması gerekmektedir.

Buradan hareketle beslenmenin üretken ve sağlıklı olmanın temel şartları arasında yer aldığı ifade edilebilir.

Beslenme süreçlerinde temel hedefler; açlığı gidermek, dengeli ve yeterli beslenmek, tatmin olmak, haz duymak, saygınlık kazanmak ve töreler uymak şeklindedir.

Beslenme kaynaklı sağlık sorunları, gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkelerde tamamen farklıdır. Gelişmiş ülkelerde; aşırı, yanlış ve dengesiz beslenme ön plandadır. Bunlara bağlı olarak obezite, kanser, kalp ve damar hastalıkları yaygın olarak görülür. Geri kalmış ülkelerde ise yetersiz beslenmeye bağlı olarak görülen sağlık problemleri vardır.

Temel besin öğeleri; proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler, mineraller ve su olarak sıralanabilir. Bunlar ise kendi arasında yapıtaşı görevinde olanlar, enerji verenler ve düzenleyici olanlar şeklinde sınıflandırılır.

Yapıtaşı görevi yapan besin maddeleri; proteinler, lipitler, proteinlerle birleşik durumdaki karbonhidratlar, su ve mineraller şeklindedir. Enerji veren besin maddeleri; proteinler, yağlar, karbonhidratlar, organik asitler, lipoproteinler ve alkol şeklindedir. Düzenleyici, yani katalizör görevindeki besin maddeleri ise vitaminler, mineraller, su, iz elementler ve elektrolitler şeklindedir.

Besin Maddeleri ve Enerji İhtiyacında Etkili Unsurlar

Besin maddeleri ve enerjiye olan ihtiyaç noktasında etkili olan unsurlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Yaş
  • Cinsiyet
  • Sağlık durumu
  • Fiziksel aktivite seviyesi
  • Çevre şartları
  • Vücut yapısı

Yetersiz beslenme, dengesiz beslenme ve aşırı beslenme durumlarından birinin ya da ikisinin aynı anda bulunması, kötü beslenme (Malnutrisyon) olarak isimlendirilir. Buradaki yetersiz beslenme; besin maddelerinin gerekli olan miktardan daha az alınması veya daha az yararlanılması durumudur. Dengesiz beslenme ise alınması gereken besin maddeleri arasındaki oranın ve dengenin bozulmasıdır. Normalde, gerekli olan enerjinin %60’ının karbonhidratlardan, %25’i yağlardan ve %15’inin proteinlerden alınması gerekir. Bu oranın bozulması, dengesiz beslenmedir. Aşırı beslenme ise ihtiyaçtan çok daha fazla besin tüketilmesidir.

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) ile Beslenme Arasındaki İlişki

Beslenme; üretken ve sağlıklı olmanın temel şartları arasında yer alır. İşveren bakımından çalışanların dengeli ve sağlıklı beslenmesi verimlilik açısından önemli iken, çalışanın kendisi bakımından ise sağlık açısından önemlidir.

Beslenmenin, yeterli ve dengeli olması gerekir. Yetersiz beslenme durumunda ortaya çıkacak olumsuzluklar şu şekildedir:

  • Vücut direncinin azalması
  • Enfeksiyonlara karşı daha dirençsiz hale gelinmesi
  • Kas gücünde azalma
  • Dikkat azalması
  • Hareket becerisinin azalması
  • İşteki uyumun olumsuz etkilenmesi
  • İş kazası riskinin artması

Dengesiz beslenme durumunda çalışanlarda görülen problemler ise şu şekildedir:

  • Diyabet
  • Obezite
  • Hipertansiyon
  • Kalp ve damar hastalıkları

Bu bağlamda çalışanların dengeli ve yeterli şekilde beslenmeleri çok önemlidir. Çalışanların beslenme özelliklerini toplumun diğer kesimlerinden ayıran temel nokta, çalışanların aktivite seviyelerinin yüksek olmasıdır. Bu durumdan dolayı toplum geneline göre çalışanların enerji ihtiyacı daha yüksektir.

İnsanların ihtiyaç duydukları enerji, yani kalori miktarı, farklı etkenlere göre değişir. Bunların başında aktivite seviyesi gelir. Ayrıca metabolik durum, enfeksiyon, ortam sıcaklığı, yaralanma ve gebelik gibi durumlar da bu noktada etkilidir. Aktivite seviyesi, çalışanların yapmış oldukları işe göre farklılık gösterir. Dolayısıyla hafif işlerde çalışan kişilerin enerji ihtiyacı daha düşük seviyede iken, ağır işlerde çalışanların enerji ihtiyaçları ise daha fazladır.

Çalışanların enerji ihtiyaçlarının hesaplanmasında yapılan tek etken değildir. Bunun haricinde cinsiyet, yaş, hastalıklar, genel sağlık durumu, gebelik ve emzirme durumları, ortam sıcaklığı gibi etkenlerin de mutlak surette dikkate alınması gerekir. Enerji ihtiyaçlarını etkiler diğer faktörlere ilişkin detaylar şu şekildedir:

Ortam Sıcaklığı

10-14 °C seviyesinin altında indiğinde enerji ihtiyacı artar. Bu seviyesinin her 10 °C altına indiğinde, ihtiyacın ortalama %5-10 arttığı bilinmektedir.

Gebelik ve Emzirme

Gebelik dönemindeki enerji ihtiyacı, normal dönemlere göre 150 kkal daha fazla iken, emzirme döneminde ise 600 kkal daha fazladır.

İşçi Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Sağlık beslenme konusunda menüler hazırlanırken, menüde dört besin grubundaki besinlerin seçilmesine özen gösterilir. Bunlar; sebze ve meyve, tahıl ve ekmek, süt ve süt ütünler, et ve et ürünleri şeklindedir.

Çalışma ortamında uygulanacak olan menüler, çalışanların günlük besin ve enerji ihtiyaçlarının en az %50’sini karşılayacak şekilde ayarlanır. Ağır çalışma dallarında ise enerji ihtiyacı normale göre daha yüksek olan çalışanlara, beslenme süreçlerinde tek bir ana öğün yerine, bir ana bir de ara öğün olacak şekilde düzenleme yapılması tavsiye edilir.

Sabah kahvaltıları ve öğün sayısının artırılması, iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Kahvaltı, bütün gece aç kalan bedenin çalışma gücünü elde etmesi açısından önemlidir. Kahvaltı yapılmadığında veya ara öğün olmadığında karşılaşılabilecek problemler şu şekildedir:

  • Baş dönmesi
  • Kendini güçsüz hissetme
  • Zihinsel faaliyetlerde yavaşlama (odaklanma ve konsantrasyon güçlüğü)
  • İş kazası riskinin artması
  • İş veriminin azalması

Karbonhidratlar

Menü planlaması yapılırken glsemik indeksi düşük olan besinlerin tercih edilmesi gerekir. Karbonhidrat ağırlıklı beslenme ile seratonin yapımı artar, uyku hali oluşur ve buna bağlı olarak iş kazası riski yükselir. Bundan dolayı basit şeker içerikli beslenmelerden kaçınılması gerekir.

Beslenme sürecinde posa alımının artırılması gerekir. Suda çözünen posa ile kan şekerinin düzenlenmesine ve kolesterolün düşürülmesine katkı verilir. Suda çözünmeyen posa ise kolon kanseri riskini ve kontipasyonu azaltır. Posa tüketiminin artırılması için yapılması gerekenler şu şekilde sıralanabilir:

  • Haftada en az 2 defa kuru baklagillerden yapılan yemekler tüketilmelidir.
  • Ekmek ve tahılların en az yarısının tam tahıllı ürünlerden oluşması gerekir.
  • Meyve ve sebze tüketimi artırılmalıdır.
  • Meyve ve sebzelerin, sularından daha fazla tüketilmesi gerekir.

Proteinler

Proteinler, insan bedeni için son derece önemlidir. İnsan bedenindeki işlevlerinden ve etkilerinden bazıları şu şekildedir:

  • Büyüme ve gelişim sürecinde kullanılır.
  • Yaşam için mutlak gerekli olan maddelerdir.
  • Hücrelerin yapıtaşlarıdır.
  • Hormon, enzim ve antikorların yapısında yer alırlar.
  • Kasların bileşenlerindendir.

Protein gereksinimi, yaşamın her döneminde vardır. Ancak bazı dönemlerinde bu ihtiyaç daha fazla olur. Protein ihtiyacının arttığı durumlar şunlardır:

  • Büyüme ve gelişme dönemi
  • Genç çalışanlar
  • Emziren ve gebe çalışanlar
  • Diyare olan çalışanlar
  • Yüksek sıcaklığa maruz kalan işkollarında terlemeyle azot kaybının arttığı durumlar
  • Ağır işlerde çalışanlar

Çok ağır işlerde çalışan kişilerde enerji ihtiyacının proteinden karşılanma oranı daha yüksek olabilir. Normal şartlarda en fazla bu ihtiyacın %15’i proteinden karşılanmasına karşın, ağır işlerde ilgili seviye daha yüksek olabilmektedir.

Protein ihtiyacının etkili olarak karşılanması gerekir. Bu ihtiyaç tam olarak karşılanmadığında protein yetersizliği meydana gelir. Böyle bir durumda ise gelişme ve büyüme geriliği, bağışık sisteminde bozulma ve kas kaybı gibi durumlar yaşanabilir. Bunların tamamı çok önemlidir ve insan yaşamını direkt olarak etkiler.

Protein ihtiyacının kaliteli protein ile karşılanması gerekir. Hayvansal kaynaklı proteinlerin, bitkisel kaynaklı olanlara kıyasla çok daha kaliteli olduğu bilinmektedir. Yumurta, bu noktadaki en kaliteli seçeneklerden biridir. Et, süt ve süt ürünleri ise iyi kalitede protein olarak kabul edilir. Tahıllar ve kuru baklagiller ise düşük kalitede proteindir. Bunların tamamı vücutta kullanılamaz.

Meyve ve sebzelerdeki protein miktarı ve kalitesi düşük seviyededir. Bundan dolayı protein ihtiyacının genel olarak et, süt ve yumurta türünden hayvansal gıdalardan karşılanması gerekir. Gelişmekte olan toplumlarda hayvansal besinlerin daha az tüketilmesinden kaynaklı olarak demir, kalsiyum eksikliği yüksektir.

Gelişmiş ülkelere bakıldığında ise hayvansak kaynaklı protein alımının daha yüksek ve yeterli seviyede olduğu görülür. Türkiye’deki düşük sosyoekonomik grupta yer alanlarda protein tüketimi daha azdır. Bu grupta, işçilerin de yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda, çalışanlara protein takviyesi yapmanın ne kadar önemli olduğu çok daha net şekilde görülecektir.

Yağlar

Yağlar, enerji verme konusunda en üstte yer alan besin maddesidir. 1 gr karbonhidrat 4 Kcal, 1 gr protein 4,1 Kcal enerji sağlarken, aynı miktardaki yağ ise 9 Kcal enerji sağlar. Enerji sağlama konusundaki avantajına karşılık, dönüşümü karbonhidrata kıyasla daha yavaştır.

İhtiyaç olması halinde yağ asitleri, kaslar tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Yağda eriyen vitaminlerin bedene alınması noktasında etkilidir. Mide boşalmasını geciktiren yağlar, doygunluk sağlar. Buna ek olarak da organları dış etkenlerden korumaktadırlar.

Mineraller

Mineraller, diş ve kemiklerin yapıtaşı olarak görev yapar. Bedenin çalışmasını sağlayan enzimlerin yapısında kofaktör olarak bulunur. Sinir iletimi, kasların kasılması ve kan yapımı açısından büyük bir öneme sahiptir. Selenyum, çinko ve demirin bağışıklık sisteminde ve antioksidan savunmada olumlu etkileri olduğu bilinmektedir.

Magnezyum yetersizliğinden kaynaklı olarak fiziksel performans ve dayanıklılık olumsuz etkilenir. Ek magnezyum alınması, dayanıklılığın ve kas gücünün artmasını sağlar. İnsan bedenindeki antioksidan savunma sisteminin güçlenmesi ve elektrolit dengesinin sağlanması bakımından minerallerin alınması gerekir. Aksi durumda farklı sağlık problemleri yaşanır.

Demir alımı, insan sağlığını yakından ilgilendiren bir konudur. DSÖ tarafından yapılan açıklamalarda, demir yetersizliği nedeniyle aşırı yorgunluk yaşayan ve bu yüzden çalışma yeteneği etkilenen kişi sayısının 740 milyon olduğu ifade edilmektedir. Tarım sektöründe mevsimlik işçi olarak çalışan çocuk ve kadınlarda B12 vitamini eksikliği il demir eksikliği anemisi yaygın olarak görülür.

Demir, iş verimliliğini direkt olarak etkiler. Demir yetersizliği anemisine bağlı olarak iş verimliliği olumsuz olarak etkilenir. Bu rahatsızlık tedavi edilmediğinde, ulusal üretkenlik hızının %20 düşmesi beklenir. Gelişmekte olan ülkelerde hayvansal kaynaklı besinlerin az tüketilmesinden dolayı riboflavin, demir ve kalsiyum da az alınmaktadır.

Demirin alınabileceği besinlerden bazıları; kırmız et ve diğer etler, yumurta, kuru baklagiller, tahıllar, yağlı tohumlar, kuru meyveler ve koyu yeşil renkli sebzeler şeklindedir. Demir emilimini ve alımını olumsuz olarak etkileyen gıdalardan kaçınılması önemlidir. Oksalatlar, tanenler (çay ve kahve) ve yüksek posa bunlardan bazılarıdır. Çay ve kahvenin bu olumsuz etkisinin engellenmesi için yemeklerden en az 60 dakika sonra veya önce tüketilmesi tavsiye edilir.

Vitaminler

Vitaminler, enerji metabolizmasının düzenlenmesinde görev yapar. Besin bileşenlerinin elverişli kullanımında rol alırlar. Sindirim ve sinir sisteminin çalışmasında görev yaparlar. Antioksidan ve bağışıklık sistemleri açısından da öneme sahiptirler.

Enerji ihtiyacının artmasından dolayı B grubu vitaminlere olan ihtiyaç da artar. Bunların yetersiz alınması durumunda bilişsel işlevlerde bozulmalar görülebilir ve anemi riski yükselir. Özellikle genç çalışanların iş verimliliği ve gelişimleri de olumsuz olarak etkilenir.

Toksik modellerle çalışan çalışma ortamlarında çalışanların A, E ve C vitaminlerini yeteri kadar almaları amacıyla meyve ve sebze tüketiminin artırılması gerekir. Söz konusu vitaminlerin yeteri alınması ile kanser riski azalır, bağışıklık sistemi güçlenir, kardiyovasküler hastalık riski düşer. Ayrıca hipertansiyon, tip 2 diyabet ve obezite için de koruyucu etki yaparlar. Maküler dejenerasyonu ve kataraktı engelleme özellikleri vardır.

Su

Besinlerin hücrelere taşınması, emilimi, sindirimi, besinlerin hücrelerde kullanılması sonucunda oluşan atıkların böbrek ve akciğerlere taşınarak atılması, eklemlerdeki kayganlığın sağlanması, beden ısısının denetimi gibi çok sayıda sistemde aktif olarak rol almaktadırlar.

Su ihtiyacının karşılanması için insanların kg başına 30-35 ml su alması gerekir. Burada önemli olan sıvı alımı değil, su alımıdır. Su yerine gazlı içeceklerin veya benzeri türden ürünlerin tüketilmesi ciddi anlamda zararlı etkilere neden olur. Sıcak ortamlarda ve ağır işlerde terleme ile kaybedilen su, elektrolit kaybına neden olur. Bulantı, yorgunluk, güçsüzlük, geçici bilinç kaybı meydana gelir. Ayrıca kaslarda kramp, yorulma ve ağrı oluşabilir.

İşyeri hekimi ve diğer İSG eğitimi alan profesyoneller, beslenme konusunda çalışanlara bilgi vermeli ve onların bilinçlenmesini sağlamalıdır.

Hemen
kayıt ol
%25
indirimi kap!

Sunduğumuz Olanaklar

  • Konu Anlatımlı Ders Kitabı
  • İşyeri Hekimliği Özel Ders Çalışma Grubu

  • Ücretsiz Hap Notlar
  • Ücretsiz Sınava Hazırlık Kampı
  • Ücretsiz Online Denemeler

  • Dersleri Tekrar İzleme İmkanı

  • 10 Yıllık Tecrübe

Bize Yazın

Hemen şimdi iletişime geçin, avantaj ve kampanyalardan yararlanma fırsatını kaçırmayın!

Öne Çıkan Blog Yazılarımız

Son dönemde öne çıkan blog yazılarımıza göz attınız mı?

Araştırmayı bırakın, bizi arayın!

Bütçe dostu işyeri hekimliği eğitimi