Çalışma yaşamında özel risk grupları bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarında bu risk gruplarının mutlak surette dikkate alınması ve bu grupların özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerekir. İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve İSG eğitimi alan diğer profesyonellerin bu süreçte önemli görev ve sorumlulukları vardır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Alanlarında Risk Grupları Nelerdir?

İSG alanındaki risk grupları; bir etkene maruz kalma olasılığı yüksek olan grup ya da kişiler ile bir etkene maruz kaldığında diğerlerine göre daha duyarlı olan grup ya da bireylerdir. Risk grubu; etkene maruz kalma olasılığının fazla olması ya da maruz kalındığında daha fazla olumsuz sonuç çıkması olarak da ifade edilebilir.

Buradaki açıklamadan yol çıkarak yapılan işten kaynaklı olarak bir etkene maruz kalma olasılığı olanların, diğerlerine kıyasla daha fazla risk altında olduğu ifade edilir. Kadın, erkek, yaşlı ve çocuk gibi grupların bir etkene maruz kalma ya da o etkenden olumsuz etkilenme olasılığının olması, bu kişilerin risk grubu olmasını sağlar. Daha genel bir ifade ile işçi olmak, risk grubunda yer almak için yeterlidir denilebilir.

Her ne kadar tüm çalışanlar risk grubu içerisinde olsa da bazı grupların diğerlerine kıyasla daha yüksek risk altında olduğu gerçektir. İşte bu kişiler, özel risk grupları olarak isimlendirilir.

Çalışma hayatında fiziksel, sosyal, psikolojik ve ekonomik sebeplerden dolayı üretim sürecinde farklı riskler vardır. Bu risklerle karşılaşma olasılığı yüksek ve özel önem gösterilmesi gereken risk grupları bulunur. Genel olarak söz konusu risk gruplarının çocuklar, kadınlar, engelliler ve yaşlılardan oluştuğu kabul edilir. Söz konusu gruplara sosyoekonomik sebeplerden dolayı göçmen çalışanlar da dahil edilebilir. Bahsedilen risk gruplarının sağlık hizmetlerine ulaşması bakımından özel önlemlerin ve uygulamaların yapılması gerekir.

Risk gruplarına ilişkin yaklaşımlar, sadece ilgili risk grubunda olanları değil, toplumun tamamını yakından ilgilendirmektedir.

Özel Risk Grubu: Çalışma Hayatında Kadın

Kadınların çalışma hayatına katılma oranları her geçen gün artmaktadır. Kadınlar, anatomik ve fiziksel özelliklerinden dolayı erkeklere kıyasla daha zayıftır ve bundan dolayı da tehlikelere maruz kalma bakımından daha riskli grup olarak kabul edilirler.

Kadınların özel risk grubunda olmaları nedeniyle çalışma yaşamında bulunan tehlikelerden korunmaları bakımından ulusal ve uluslararası mevzuatta, kadınlar lehine bazı düzenlemeler yer almaktadır.

Kadınlar Neden Özel Risk Grubundadır?

Çalışma yaşamında kadınların karşılaşmış oldukları çok sayıda problem bulunmaktadır. Bunların başında ise çalışma hayatına ek olarak ev işleri ve çocuk bakımını da üstlenmeleridir.

Ev işleri, ergonomik açıdan ağır işler arasında kabul edilmekte ve ciddi anlamda enerji kullanımı gerektirmektedir. Çalışma hayatına dahil olan bir kadının ev işleri ve çocuk bakımını üstlenmesi ile günlük çalışma süresi 15 saati aşabilmektedir. Bu durum ise kadınların fiziksel, psikolojik ve ruhsal açıdan yıpranmalarına yol açmaktadır.

Kadınların, kas gücü açısından erkeklere kıyasla daha zayıf oldukları, anatomik bir gerçektir. Gebelik, menstürasyon döngüleri, doğum ve üreme fizyolojilerinden dolayı bazı dönemlerde bu kas gücü farkı daha da artmakta ve kadınlar, bazı dönemlerde fiziksel ve psikolojik açıdan daha güçsüz olabilmektedir. Bu güçsüz yanları, özellikle ağır işlerde çalıştıklarında direkt olarak fark edilmekte ve açığa çıkmaktadır.

Anatomik yapı ile omurgadaki zayıflık, uzun süre ayakta kalarak çalışmanın kadınlar açısından sağlıklı olmamasına neden olur. Fıtık, varis, taban çökmesi, gebelikte düşük, erken veya ölü doğum türünden problemler, ağır ve/veya ayakta çalışmayı gerektiren işlerde olan kadınların karşılaşabilecekleri bazı sağlık problemleridir.

Gebelik sürecinde anne ve bebeğin sağlığı çok önemlidir. İş hayatındaki toksik maddelere karşı duyarlılık, bu noktadaki en önemli problemlerdendir. Farklı kimyasalların buhar ve tozlarının bulunduğu çalışma ortamlarında yer alan kadınlarda spontan düşükler, solunum yolu hastalıkları ve guatr türünden rahatsızlıklar çok sık görülmektedir.

İş yaşamında yer alan kadınların karşılaşmış oldukları problemler arasında cinsel taciz de vardır. Psikososyal bir etken olan cinsel taciz, kadından kaynaklanmasa dahi kadınların özel risk grubunda yer almalarına neden olan bir durumdur.

Bir diğer önemli problem çalışma ortamında doktor bulunması gerekmesine karşın, mevzuattaki hükümlere uyulmaması nedeniyle işyeri hekimi ve işyeri hemşiresinin olmamasıdır. Böyle durumlarda kadınlar doğum öncesi ve sonrası istenmeyen sağlık problemleri ile karşılaşmaktadır.

Hamileliğin son dönemlerinde, doğum sonrasında ve bebeğin emzirilmesi sürecinde verilen yasal izinler, bazı işkollarında kullanılamamaktadır. Bu durum da kadınlar açısından ciddi bir problemdir.

Özet olarak kadınların çalışma hayatında karşılaşmış olduğu riskler şu şekildedir:

  • Doğurganlık sürecinde karşılaşılan etkenlere karşı erkeklere kıyasla daha hassas ve duyarlıdırlar. Bundan dolayı daha çabuk etkilenerek yıpranırlar. İlgili dönem için verilen sosyal hakların kullanılamaması ise kadınlar açısından farklı bir diğer psikososyal problemdir.
  • Vücuttaki yağ miktarının fazla olmasından dolayı toksik maddeler ile solventlerden etkilenimleri yüksektir.
  • Vücut su kompozisyonlarının fazla olmasından dolayı sıcağa karşı toleransları düşüktür.
  • Fiziki güç açısından zayıf olması, solunum kapasitelerinin erkeklere kıyasla daha düşük olması ve hemoglobin değerlerinin erkeklere kıyasla %20 oranında az olması, efor kapasitelerinin düşük olmasına neden olur. Dolayısıyla ağır efor gereken işlerde işi yapmama veya yüksek kaza riskinin oluşması gibi problemler görülür.
  • Boy omurga orantısının düşük olmasından kaynaklı olarak diskopatinin görülme olasılığı fazladır.

Hamileler açısından ergonomik yetersizlikler daha önemlidir. Bu süreçte progesteron hormonuna bağlı olarak pelvis kaslarının gevşemesi, kas gevşemeleri, omurga başta olmak üzere farklı eklemlerin stabilitesinde düşük olması önemli etkenlerdir. Bedenin ağrılık merkezinin değişmesinden kaynaklı olarak bek kasları daha fazla yüke maruz kalır. Bu durum ise bel kaslarının gerilmesine ve kolay yorulmasına yol açar. Dolayısıyla kadınların gebelik sürecinde eğilme gerektiren uygulamalardan kaçması gerekir.

Uzun süre ayakta kalmayı gerektiren işler, gebelik yaşını etkiler. Yapılan araştırmalar, ağır kaldırmanın gebelik yaşına etki etmediğini, fakat ağır fiziksel çalışmanın etkilediğini ortaya koyar. Yanlış beden duruşu, aşırı kuvvet uygulanması, dinlenememe ve tekrar eden hareketler olumsuz etkilere neden olur.

Giyecek, elektrik, metal ve imalat sanayinde, temizlik ve kapıcılık işlerinde, yiyecek içecek servislerinde ve benzeri işlerde çalışan kadınların düşük ağırlıklı bebek doğurma oranları yüksektir. Hamilelik döneminde 3 saat veya daha fazla süre ayakta kalan kadınların bebeklerinin doğum ağırlığı, diğerlerine kıyasla daha düşüktür.

85 desibel ve üzerinde gürültüye maruz kalarak çalışmak zorunda olan kadınların erkek doğum ve düşük doğum ağırlığı oranları da yüksektir.

Kadınlar açısından en önemli problemlerden birisi spontan düşüklerdir. Spontan düşüklere yol açabilen mesleki risk unsurları şu şekildedir:

  • Tempolu çalışma
  • Vardiyalı çalışma
  • Ağır kaldırma
  • Zorlayıcı duruş gerektiren işler
  • Riskli iş kolları
  • Fiziki zorlanma

Gebelik döneminde olan kadınların çalışmaması tavsiye edilen bazı işler ve işkolları bulunmaktadır. Bunlar şu şekildedir:

  • Fiziki açıdan zorlayıcı olan işler
  • Ağırlık kaldırma
  • Vardiyalı çalışma
  • Uzun süre oturma gerektiren işler
  • Ayarlanamayan iş istasyonu
  • Aşırı gürültüye maruz kalma
  • Denge gerektiren işler
  • Elektromanyetik etkilenim

Mevzuata Göre Kadınların Çalıştırılma Kuralları

İlgili mevzuatlara göre kadınların ağır endüstriyel işlerde, geceleri, yeraltı işlerinde, doğum sırasında ve sonrasında çalıştırılması sınırlandırılmış ya da yasaklanmıştır. Kadınların korunmalarına yönelik düzenlemelerin temelinde Anayasa vardır.

Anayasa’nın 10.maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğu, kadınlar ile erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ifade edilir. Ayrıca kadınlar, çocuklar ve ruhsal ve bedensel yetersizliği olanların çalışma koşulları açısından özel olarak korunması gerektiği belirtilir.

6331 sayılı İSG Kanunu içerisindeki 10.maddede, işverenin risk değerlendirmesi yaparken gebe ve emziren kadın çalışanlar ve diğer özel politika gerektiren gruptakilerin durumlarını dikkate alması gerektiği belirtilidir. Bu husus, İSG Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde de bulunur.

4857 sayılı İş Kanunu içerisindeki 72.maddeye göre, maden ocakları, kanalizasyon ve tünel inşaatı türünden yeraltında ya da sualtında çalışılacak işlerde, kadınların çalıştırılması yasaktır.

Kadın çalışanların 74.madde uyarınca doğumdan önce sonra çalıştırılmadıkları günler, yıllık ücretli izin hesabı yapılırken, adeta çalışılmış olarak kabul edilmektedir. Bu husus 55.maddede düzenlenmiştir.

66.madde kapsamında bebek emziren kadınların çocuklarına süt vermek için verilen süreler, günlük çalışma süresinden kabul edilir.

Analık halinde çalışma ve süt izni konusu 74.maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre kadın çalışanların doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta çalıştırılmamaları gerekir. Çoğul gebelik durumunda bu süre doğumdan önce 10 hafta olarak belirlenmiştir. Fakat sağlık durumunun uygun olması halinde, doktorun da onay vermesi durumunda kadınlar, doğuma 3 hafta kalana kadar çalışabilir. Doğum öncesinde kullanmadıkları bu süreler, doğum sonrasına aktarılır.

Kadın çalışanların erken doğum yapması durumunda ise doğumdan önce kullanmamış olduğu çalıştırılamayacak süreler, yine doğum sonrasına eklenir ve bu dönemde kullanılmaları sağlanır.

Doğum esnasında ya da doğum sonrasında annenin ölmesi durumunda, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılmaktadır.

3 yaşını doldurmayan çocukları evlat edinen eşlerden birine, evlat edinilen çocuğun aileye teslim edilmesinden sonra 8 haftalık analık izni verilir.

Birinci fıkra kapsamında kullanılan doğum sonrası analık izninin bitmesinden başlayarak çocuğun yetiştirilmesi ve bakımı için kadın çalışana ve evlat edinen kadın veya erkek çalışana istekleri doğrultusunda birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün ve üçüncü doğumda ise 180 gün boyunca, haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilmektedir. Çoğul doğum olması durumunda ise bu sürelere 30 gün daha eklenmektedir. Bebeğin engelli doğması durumunda ise ilgili süre 360 güne çıkarılır. Söz konusu fıkra hükümlerinden yararlanılan ilgili süre içerisinde süt iznine dair hükümler uygulanmamaktadır.

Burada belirtilen süreler, çalışanın sağlık durumu ile işin niteliğine bağlı olarak doğumdan önce ve sonrası gerekli durumlarda artırılır. İlgili süreler, hekim raporu ile belirtilmelidir.

Gebelik sürecinde kadın çalışanlara periyodik kontroller için ücretli izin verilmektedir.

Doktor raporunun olması durumunda ve gerekli hallerde, gebe olan çalışanın sağlığına uygun olan daha hafif işlerde çalıştırılması mümkündür. Böyle bir uygulama nedeniyle çalışanın ücretinde indirim yapılması söz konusu değildir.

İstemesi durumunda kadın çalışana 16 haftalık sürecin tamamlanmasından ya da çoğul gebeliklerde 18 haftanın tamamlanmasından sonra 6 aya kadar ücretsiz izin verilir. Söz konusu izin, 3 yaşını doldurmayan çocuk evlat edinen eşlerden birine de tanınır. İlgili süre, yıllık ücretli izin hakkının hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır.

Kadın çalışanlara 1 yaşından küçük olan çocuklarının beslenme ihtiyaçlarını karşılamaları için günde 90 dakika süt izni verilmektedir. İlgili sürenin kaça bölünerek ve hangi saatler arasında kullanılacağını, kadın çalışanın kendisi belirlemektedir. İlgili süre, günlük çalışma süresinden kabul edilir.

Bu maddede bulunan hükümler, iş sözleşmesi ile çalışan ve ilgili kanunun kapsamında bulunan ya da bulunmayan çalışanlar için uygulanmaktadır.

Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik, kadın çalışanların analık durumunda korunması gereken haklarına dair detaylı hükümleri kapsamaktadır. Söz konusu hükümlere ilişkin detaylar şu şekildedir:

  • Kadın çalışanın gebelik veya emzirme durumunda işverenini bilgilendirmesi gerekir.
  • Bilgilendirme sonrasında işveren, kadın çalışanın çalışma süresini ve saatlerini düzenlemek, işini değiştirmek türünden iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yönetmeliğin Ek’inde detaylandırılan kapsamlı tedbirleri alır.
  • Yeni doğum yapan, emziren ve gebe çalışanların; grup 2, grup 3 ve grup 4 biyolojik risk sınıflarının olduğu işlerde çalıştırılmaması gerekir.
  • Gebe, emziren ve yeni doğum yapan kadınların mutajen, kanserojen, toksik, çok toksik, alerjik, zararlı kimyasalların üretildiği, kullanıldığı veya işlendiği alanlarda çalışmaması gerekir.
  • Çalışma saatlerinin veya şartlarının uyarlanmasının mümkün olmadığı durumlarda, işverenin ilgili çalışanını farklı bir işe aktarma konusunda gerekli önlemleri alması gerekir.
  • Hamile çalışanlar; sağlık raporu ile ifade edilmesi durumunda, sağlıklarına uygun hafif işlerde çalıştırılmalıdır. Böyle bir iş değişikliği, ücret kesintisini gerektirmemektedir. Farklı bir işe aktarılması mümkün olmayan durumlarda, isteğine bağlı olarak ücretsiz izne ayrılabilir.
  • Gebe çalışanlar, bu süreçte geceleri çalıştırılmamalıdır.
  • Yeni doğum yapmış veya gebe olan çalışanlar, doğumun ardından 1 yıllık süreçte gece çalıştırılmamalıdır. İlgili süre, işyeri hekimi tarafından verilecek rapora bağlı olarak 6 ay daha uzatılabilir.
  • Emziren veya gebe olan çalışan, günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır.
  • Emziren çalışanların, doğum izinlerinin bittiği ve işe başlamadan önceki süreçte, çalışmalarına engel bir sağlık problemlerinin olmadığının sağlık raporu ile belirtilmesi gerekir.
  • 100 ile 150 arasında kadın çalışanın olduğu iş yerlerinde, emziren çalışanların bebeklerini emzirmeleri için iş yerine en fazla 250 metre uzaklıkta bir emzirme odası kurulması gerekir.
  • 150’den fazla çalışana sahip iş yerlerinde, 6 yaşına kadar olan çocukların bırakılması ve emziren çalışanların bebeklerini emzirmesi için işverenlerce çalışma alanlarından ayrı ve iş yerine yakın konumda bir yurt (kreş) kurulması gerekir. Kurulacak kreşin iş yerine uzaklığı 250 metreden fazla olması durumunda, ulaşım işverenin ayarlayacağı taşıt ile yapılacaktır.
  • Hamile çalışanların bebekleri açısından tehlikeli olabilecek maddelerle çalışması ya da sigara içilen ortamlarda pasif içici konuma düşmesi engellenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Kadın çalışan hamilelik durumunu ya da emzirme döneminde olduğunu işverene bildirmesi gerekir. Söz konusu bildirim sonrasında işverenin risk değerlendirmesini dikkate alması, risklerin koruyucu ya da önleyici tedbirlerle giderilemeyeceği durumlarda, riskin kontrolü ya da azaltılması için gerekli tedbirleri alması gerekir.
  • Çalışanların İSG Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, emziren veya gebe olan çalışanların niteliklerinin dikkate alınarak gerekli eğitimlerin verilmesini hükme bağlamıştır.
  • Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik kapsamında 18 yaşını dolduran kadınların endüstriyel işlerde gece çalıştırılmalarında herhangi bir yasak bulunmamaktadır.
  • Gece postalarında kadınlar en fazla 7,5 saat çalıştırabilirler. Fakat sağlık, özel güvenlik ve turizm alanlarında ve ilgili faaliyetlerin yapıldığı iş yerlerinde yer alan alt işverence yapılan işlerde, kadın çalışanların yazılı onayının olması durumunda 7,5 saatten fazla çalıştırılması mümkün olur.
  • İşverenler, gece vardiyasında çalışan kadınları, sağlayacakları araçlarla ikametgahlarına en yakın noktadan iş yerine getirip götürmelidir.
  • Kadınların gece vardiyasında çalışabilmesi amacıyla işe başlamadan önce, bu şartlarda çalıştırılmasında bir sakınca olmadığını gösteren sağlık raporunu, işyeri hekiminden alması gerekir.
  • İşveren, işin devamında çalışanın özel durumunu, çalışma ortamında maruz kalınan güvenlik ve sağlık risklerini de göz önünde bulundurarak, işyeri hekimi tarafından belirlenen periyotlarla sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamalıdır.
  • Gece vardiyalarında çalışacak olan kadın çalışanların isim listelerinin, iş müfettişleri tarafından yapılacak denetimlerde gösterilmek üzere iş yerinde saklanması gerekir.
  • İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik kapsamında işyeri hekimi tarafından hamile olan çalışanların sağlık gözetimlerinin en geç 6 ayda bir defa yapılması öngörülür.
  • Kadın çalışanların gece vardiyasında çalıştırılmasına ya da istisnai nitelikte olan sınırlamaların haricindeki tehlikeli ya da çok tehlikeli işlerde istihdam edilmesine yönelik yasak bulunmamaktadır.
  • Kadın çalışanların gece vardiyasında ya da çok tehlikeli işlerde çalıştırılması, işyeri hekimi tarafından verilen rapora bağlıdır.

Risk Grubu Olarak Engellilerin Çalışma Şartları

4857 Sayılı Kanuna göre engelli ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu bulunmaktadır. İlgili kanunun 30.maddesinde, söz konusu zorunluluğa dair detaylar yer almaktadır.

İlgili maddeye göre 50 ve üzerinde çalışanı olan özel sektör iş yerlerinde %3, kamu iş yerlerinde ise %4 engelli ve %2 eski hükümlü işçiyi ya da terör olaylarının neden ve tesiri neticesinde malul sayılmayacak şekilde yaralananları beden, meslek ve psikolojik durumlarına uygun işlerde çalıştırılması gerekir. Söz konusu zorunluluk, işverenlere yüklenmiştir.

Aynı il sınırları içerisinde birden fazla iş yeri olan işverenlerin bu kapsamda çalıştırması gereken çalışan sayısı hesabında, işverenin toplam çalışan sayısı dikkate alınır. İşverenler, çalıştırmakla yükümlü oldukları çalışanları, Türkiye İş Kurumu üzerinden istihdam etmektedir.

Sualtı ve yeraltı işlerinde engelli çalışan istihdam edilemez ve yukarıda ifade edilen maddeler kapsamında iş yerlerinde olan çalışan sayısının tespitinde, yeraltı ve sualtında çalışanların sayısı dikkate alınmaz.

İş yerinden malulen ayrılmak zorunda kalıp, sonrasında maluliyeti ortadan kalkan çalışanların o andaki koşullarla istihdam edilmesi gerekir. İşverenin ilgili yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda, ilgili çalışana 6 aylık ücret tutarında tazminat ödemesi gerekmektedir.

Yasalarda yer alan ve engellileri koruyan söz konusu önlemlerin temelinde engellilerin tehlikelere karşı diğer kişilere göre daha savunmasız ve hassas olmasıdır. Engelli olmak tek başına günlük yaşamda dahi tehlike risklerini artırır. İş yerlerindeki yüksek risk nedeniyle engellilerin durumuna dikkat edilmesi gerekir.

Engellilik, bilhassa tıbbi tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin etkisiz ya da yetersiz kalması neticesinde psikolojik, ruhsal, duygusal ve fiziksel olarak yetersizliktir. Bunlar kalıcı etkilerdir. Engellilik, kalıcı ve ortadan kaldırılması mümkün olmayan süreklilik gösteren bir durum olup, hastalık değildir.

İnsanların yetenek ve becerilerine göre yapabilecekleri işler vardır. Engellilik, fiziksel ve ruhsal işlevlerde bozulma veya eksiklik olmasına karşın alınacak rehabilitasyon ve eğitim ile uygun bir işte çalışmak mümkün olur. Çalışmanın, toplumsal kültür bakımından bir gereklilik olduğu dikkate alındığında, engellilerin de çalışma ve üretme istekleri ve hakları vardır.

Türkiye Engelliler Araştırması neticelerine bakıldığında engel nedenleri arasında doğuştan engelliğin %34 oranında olduğu görülmektedir. Akraba evliliğinin, bu noktadaki en önemli nedenlerden biri olduğu açıktır. Dünya ortalamasına kıyasla ülkemizdeki doğuştan engellilik oranı fazladır.

Doğuştan engelli olan bireylerde konuşma ve dil engeli ile zihinsel engel fazladır. Sonradan engelli olanlarda ise işitme ve görme engeli ile ortopedik engelin fazla olduğu dikkat çeker.

Engelliler Neden Risk Grubundadır?

Engellilerin risk grubu olarak değerlendirilmelerinin farklı nedenleri bulunmaktadır. Engellilerin risk grubunda sayılmalarına ilişkin detaylar şu şekildedir:

Yoksulluk: Engellilerin toplumla bütünleşmelerinin önündeki engellerin başında yoksulluk gelir. Engeli nedeniyle çalışamayan kişiler, yeterli maddi güce sahip olamaz. Diğer taraftan modern anlayış gereği çalışmak ve işsizlikten korunmak da bir insan hakkı olarak kabul edilir.

Dünya geneline bakıldığında, engellilerin büyük bir kısmının yoksulluk içinde yaşadıkları ve toplumun yoksul kesiminden geldikleri görülür.

Eğitim: Engellilere özel eğitim sistemi, eğitim materyalleri ve gerekli yapılanmanın olmamasından dolayı eğitimsizliğe mahkum edildikleri ifade edilebilir. Sadece eğitim eksikliği dahi tek başına engellilerin risk grubu içerisinde olmaları için yeterli bir nedendir.

Engellilerin çalışma yaşamında karşılaşmış oldukları bazı problemler ise şunlardır:

Fiziki Çevre ve Ulaşım: Fiziki çevre ve ulaşım ihtiyaçlarının karşılanması için engellilere özel çözümler üretilmemesi, ciddi problemlere neden olmaktadır. Yürüme engeli olan birinin çalışma ortamları arasında dolaşabilmesi için iş yerinin gerekli tasarıma sahip olması gerekir. Bu şekilde dizayn edilmeyen çalışma ortamları verimsiz olur, kaza riskini artırır, can ve mal kayıplarına yol açabilir.

Rehabilitasyon: Engellilerin çalıştıkları çalışma ortamlarında karşılaştıkları bir diğer problem ise rehabilitasyon ve araç gereç ihtiyacının tam olarak karşılanmamasıdır.

Sosyal Çevre: Engellilerin özel yaşamlarında karşılaştıkları psikolojik ve sosyal riskler, çalışma verimliliğini direkt olarak etkiler. İlgili durumda daha çok psikolojik sağlık problemleri engelli çalışan açısından sorun olur. İşyeri hekimi tarafından engelli çalışanların durumlarının periyodik olarak takip edilmesi çok önemlidir.

Ülkemizde engellilik oranı %12,29 olarak tespit edilmiştir. Cinsiyet bazında bakıldığında ise erkeklerde engellilik oranının %11,10 ve kadınlardaki engellilik oranının ise %13,45 olduğu görülecektir. Engel türlerine göre ise dağılım şu şekildedir:

  • %1,5 ortopedik
  • %0,60 görme
  • %0,37 işitme
  • %0,38 dil ve konuşma
  • %0,48 zihinsel

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre engelli istihdamı ile ilgili peşin hükümlerden bazıları şu şekildedir:

  • Engelli çalışanlar sürekli hastalanırlar ve sık sık mazeret izni alırlar.
  • Verimli çalışma oranları düşüktür.
  • Duygusallıkları yüksektir ve bundan dolayı kırılgan, alıngan olurlar ve çabuk kızarlar.
  • Genel çalışma temposunun düşmesine neden olurlar ve diğer çalışanlarda bu durum rahatsızlık oluşturur.
  • İş kazaları yaşama olasılıkları daha yüksektir.
  • Halkla ilişkiler bakımından olumsuz bir görüntü meydana gelmesine yol açarlar.
  • İşten atmak ve ceza vermek, normal çalışanlara göre daha zordur.
  • Çalışma ortamında özel düzenlemeler yapılmasını gerektirirler ve bu da ekstra maliyet anlamına gelir.
  • Emek piyasasında yeteri kadar sağlıklı işsiz vardır.

Söz konusu endişelerin önemli kısmının gereksiz ve yanlış olduğu, engelli iş gücüyle deneyimi olan işverenler üzerinde gerçekleştirilen araştırma ile ortaya konulmuştur.

Risk Grubu Olarak Genç Çalışanlar

Endüstrileşme döneminin ilk dönemlerinde 10 yaşa kadar inen en küçük çalışma yaş sınırı, günümüzde 15 olarak belirlenmiştir. ILO tarafından belirlenen bu yaş sınırı, Türkiye’de dahil olmak üzere dünya genelinde uygulanmaktadır. 15-18 yaş aralığında bulunan çalışanlar, genç çalışanlar olarak isimlendirilmektedir.

Türkiye’deki ilgili mevzuata göre 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını doldurmamış kişiler genç işçi olarak isimlendirilir. 14 yaşını tamamlamış, ancak 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretim eğitimini bitirmiş kişiler ise çocuk işçi olarak nitelendirilir.

Dünya genelindeki çocuk ve genç işçi sayısının 350 milyondan fazla olduğu, bunların 150 milyonunun ise 15-18 yaş aralığında olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’deki 6-15 yaş aralığında olan çalışan oranının ise %5 seviyesinde olduğu varsayılmaktadır.

Gençlerin ve çocukların çalışma yaşamında bulunmalarının temelinde gelişmişlik durumu ve ekonomik yapı vardır. Toplumların geleneksel yapıları, eğitim sürelerinin kısa olması, çocuk ve genç işçi maliyetlerinin düşüklüğü ve bu çalışanlara çoğu zaman sigorta yapılmaması diğer nedenler olarak sıralanabilir.

Gelişmiş ülkelerdeki genç çalışan oranı düşük seviyede iken, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde ise söz konusu oran çok daha yüksektir. Gençler ve çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaktır. Zira genç işçilerde görülen iş kazası oranı, erişkin çalışanlara kıyasla iki kat daha fazladır. Çalışma yaşamında farklı tehlikeler vardır ve çocuklar ile gençler söz konusu tehlikelerden daha fazla etkilenmektedir.

Çocuklar, okul ve ergenlik döneminde çalışma hayatına dahil olurlar. Söz konusu dönemler, çocukların sosyal, psikolojik ve fiziksel bakımdan farklı gelişimleri bir arada yaşadıkları çok önemli dönemlerdir. Ergenlik döneminde kız ve erkek çocuklarda farklı değişimler meydana gelir. İlgili değişimlerden dolayı ortaya gerginlik, kimlik karmaşası, aile ile çatışma yaşama ve meslek edinme kaygısı yaşanır.

Farklı problemlerin ortaya çıktığı dönemde ergenlerin çalışma zorunda olması, problemlerin daha da karmaşık bir hale dönüşmesine yol açar. Çocukların erken yaşlarda çalışma yaşamına dahil olması, insan haklarına aykırı olarak kabul edilir. Çocukların öncelikle çocukluklarını yaşaması ve bu noktada gereken imkanların sağlanması gerekmektedir.

Çocukların çalıştığı çalışma ortamları, şartlar açısından çocuk çalıştırmayanlara kıyasla daha kötüdür. Bu durum ise meslek hastalığı ve iş kazası risklerini artırmaktadır. Çocuk ve genç çalışanlara mutlak surette çalışma ortamında sağlık hizmetlerinin sunulması gerekir.

Gençler ve Çocuklar Neden Risk Grubudur?

Gençler ve çocuklar risk grubu olarak kabul edilmektedir. Gençlerin ve çocukların risk grubu olarak kabul edilmelerinin nedenleri şu şekildedir:

  • Eğitime ihtiyaçları vardır ve çalışma yaşamına dahil olmaları durumunda eğitimleri yarıda kalmaktadır.
  • Bu yaş aralığında olan bireylerin risk grubunda yer almalarının en önemli nedenlerinden biri, çocukların ve gençlerin çok meraklı olmalarıdır.
  • Gençlerin ve çocukların çalıştırmalarının nedenleri arasında meslek öğrenmelerinin sağlanması da vardır. Bu durum, emeğin istismar edilmesine ve düşük ücretler ödenmesine yol açabilmektedir.
  • Çalışma ortamlarındaki her türden düzenleme yetişkinlere yöneliktir. Çocukların ve gençlerin fiziksel gücü ve eğitim seviyeleri, söz konusu düzenlemeler sırasında çoğu zaman dikkate alınmaz. Dolayısıyla kaza riskinin artması ve verimliliğin ise azalması şeklinde sonuçlar ortaya çıkar.
  • Çocukların ve gençlerin fizik güçleri, yetişkinlere kıyasla daha düşüktür ve bedensel gelişimleri devam etmektedir. Kas gücünün gerekli olduğu ağır kaldırma ve taşıma işlerinde gençlerin becerisi daha düşük olup, bu durum iş kazası riskini artırır. Ek olarak bedensel aktivite gereken ya da ağır kaldırma ile yapılan işlerde çocukların ve gençlerin bedensel gelişimleri olumsuz olarak etkilenebilir.
  • Gençlerin fiziki gelişimi gibi zihinsel gelişimi de devam eder. Zihinsel gelişim üzerinde olumsuz etkilere neden olan maruziyetlerden, yetişkinlere göre çok daha fazla etkilenirler.
  • Çocuklar ve gençler deneyimsiz olup, bundan dolayı yeni durumlarda nasıl davranacaklarını ve nasıl korunacaklarını tam olarak bilemezler.
  • Çocuklarda ve gençlerde risk bilinci tam olarak gelişmemiş olup, yapacakların işlerin neticelerinin neler olabileceğinin farkında değildirler. Bundan dolayı iş kazası riskleri yüksektir.
  • Riskli işlerin ciddiyetinin tam olarak farkında olmayan gençler, tehlikeyi oyun olarak görebilmektedir.

Genç Çalışanlar ile İlgili Mevzuat

Anayasa’nın 50.maddesinde, hiç kimsenin gücüne, cinsiyetine ve yaşına uygun olmayan işlerde çalıştırılamayacağı ifade edilir. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında, çocukların ve gençlerin çalıştırılma yasaklarına dair hükümler bulunur.

İlgili kanunun 71.maddesinde 15 yaşını doldurmayanların çalıştırılması yasaklanır. Fakat 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim eğitimini tamamlamış olan çocukların; ahlaki, sosyal, zihinsel ve bedensel gelişimlerine ve eğitimlerine engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilmelerine izin verilmiştir.

14 yaşını doldurmamış çocukların ise aynı şartlarda ve sadece kültür, sanat ve reklam faaliyetlerinde, yazılı sözleşme yapılması ve her bir faaliyet için izin alınması şartı ile çalıştırılmasına izin verilmiştir.

Çocukların çalıştırılması sürecinde, eğitimin devamına engel olunmaması, temel şartlardan biridir.

Zorunlu ilköğretim eğitimini tamamlamış ve örgün eğitime devam etmeyen çocukların çalışma saatleri günde 7 ve haftada 35 saatten fazla olamaz. Reklam, kültür ve sanat faaliyetlerinde çalışan çocuklar içinse günde 5 ve haftada 30 saatlik sınır vardır. İlgili süre, 15 yaşını dolduran çocuklar için günde 8 ve haftada 40 saate kadar artırılabilmektedir.

Okul öncesi çocuklarla okula devam edenlerin eğitim dönemlerindeki çalışma süreleri, eğitim saatlerinin dışında olmak şartı ile günde en fazla 2, haftada ise 10 saattir. Okulun kapalı olduğu dönemlerdeki çalışma süreleri ise yukarıdaki maddelere göre belirlenmektedir.

İlgili kanunun 72.maddesinde maden ocakları ile kablo döşemesi, tünel ve kanalizasyon inşaatı türünden sualtında ve yeraltında çalışılacak işlerde 18 yaşını doldurmayan erkekler ile her yaştan kadınların çalıştırılması kesin olarak yasaklanmıştır.

Kanunun 73.maddesinde ise endüstriyel işlerde 18 yaşını doldurmayan genç ve çocuk işçilerin çalıştırılması yasaklanmıştır.

Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik içerisindeki maddeler de bu alana ilişkin düzenlemeler getirmiştir. İlgili yönetmeliğe göre çocuk ve genç çalışanların, sadece eğitimlerine engel olmayacak işlerde çalıştırılmaları mümkündür. Ayrıca işverenlerin, olası risklere karşı koruma da temin etmesi gerekir.

Çocukların yaşlarına göre çalışabilecekleri işler ve sektörler, ilgili mevzuatta açık olarak yer almaktadır. Çocuk işçiler, Ek-1’de verilen işlerde çalışabilir. Ek-1’deki işler ise şunlardır:

  • Çiçek, meyve ve sebze toplama (Yaralanma ve düşme tehlikesi olacak işler hariç)
  • Esnafların yanında satış
  • Kümes hayvanları besiciliğindeki yardımcı işler
  • İpekböcekçiliği işleri
  • Büro hizmetlerinde yapılan yardımcı işler
  • Dergi ve gazete gibi yazılı matbuatın dağıtımı veya satışı (İstifleme ve yük taşıma hariç)
  • Elle paketleme ve etiket yapıştırma
  • Pastane, fırın, büfe, manav, alkolsüz lokantalarda komilik veya satış elemanlığı
  • Çiçek düzenlemesi ve satışı
  • Spor tesislerindeki yardımcı işler
  • Panayır, fuar, kütüphane ve sergi yerlerindeki yük taşıma ve istifleme haricindeki işler

15-16 yaş aralığında bulunan genç işçilerin çalışabilecekleri işler ise Ek,2’de yer almaktadır. Ek-2’de yer alan işler şu şekildedir:

  • Meyve ve sebze kurutulması ve işlenmesine ilişkin işler
  • Meyve ve sebze konserveciliği, reçel, turşu, salça, sirke, sebze ve meyve suyu üretimine ilişkin işler
  • Kuru yemişlerin hazırlanması ile ilgili işler
  • Çay işlenmesi
  • Kasaplardaki yardımcı işler
  • Bulama, ağda, helva ve pekmez üretimi
  • Fırça ve süpürge imalatı
  • Küçükbaş hayvan besiciliği yardımcı işleri
  • Elle yapılan ahşap oymacılığı, kehribar, boynuz, kemik, lületaşı ve diğer madenlerden süs eşyası, tarak, düğme, cam ve emsali eşya üretimi işleri
  • Perakende ve toptan satış ve ilgili mağazalarda paketleme ve etiketleme işleri
  • Gübreleme ve ilaçlama haricinde çiçek yetiştirme işleri
  • Ofis işleri
  • Diğer giyim eşyası, şemsiye ve baston üretimi işleri
  • Alkollü yerler ve aşçılık haricindeki hizmet sektörü işleri
  • Yiyecek maddelerin üretimi ve farklı muamelelere tabi tutulması
  • Çadır, yelken, çuval ve benzeri ürünlerin üretimi, yorgancılık, dokuma olmadan yapılan hazır eşya üretimi
  • Kutu, sandık ve benzeri türden ambalaj malzemeleri, saz, mantar ve kamıştan sepet ve benzeri ürün üretimi
  • Çanak, çömlek, fayans, porselen ve seramik üretimine ilişkin işler
  • El ilanı dağıtımı
  • Bitkisel ve hayvansal yağların üretimi ve bunların kullanılması yapılan ürünlerin üretimine dair işler (karbon sülfür gibi tahriş edici ve parlayıcı çözücülerin kullanıldığı prine ya da benzeri yağlı maddelerin ekstrasyon ile yağ üretimi işlerindeki ekstrasyon kademeleri haricindeki işler)
  • Şişe, cam, optik ve benzeri malzeme üretim noktalarındaki işler (Renklendirme, ısıl ve kimyasal işlemler, silis tozu saçan işler dışındaki işler)
  • Kayık, sandal ve benzeri türden küçük deniz araçlarının üretimi ve tamiri (Vernik ve boya hariç)
  • Jelatin, su bazlı tutkal ve kola imali olan işler
  • Araçsız şekilde 10 kg’dan az olacak yüklerin kaldırılması, torbalanması, istiflenmesi ve benzeri işler
  • Şeker fabrikalarında üretime hazırlanmak için yapılan işler
  • Balıkhaneler

16 ve 18 yaş aralığında olan, ancak 18 yaşını doldurmamış genç işçilerin çalışabilecekleri işler Ek-3’te yer almaktadır. Söz konusu işler şu şekildedir:

  • Parafinden eşya üretimi işleri
  • Yapıştırma ve kurutma işleri, kontratabla, kontrplak, yonga ağaçtan mamul suni tahta ve PVC yüzey kapmalı suni tahta üretimi ile ilgili işler ve emprenye işleri
  • Toprağın pişirilmesiyle tuğla, kiremit üretimi işleri ve künk, pota ve benzeri mimari ve inşaat işleri
  • Hayvan ve kuş tüyü kullarının didiklenmesi, temizlenmesi, ayrılması ve benzeri işler
  • Plastik malzemenin şekillendirilmesi ve plastik eşya üretimi (PVC üretimi ve mamul eşyaların üretilmesi hariç)
  • Kağıt ve kağıt ürünlerinden yapılan her türden eşya ve malzemelerin üretimi
  • Selüloz üretimine dair işler
  • Odun ve kağıt hamuru imalatı
  • Mensucattan hazır eşya üretimi ile ilgili işler
  • Zahire depolarında yapılan işler
  • Çeltik ve un fabrikalarındaki işler
  • Her türden mürekkep ve mürekkep bulunduran ürün üretimi

Yaş şartlarının sağlanması durumunda dahi bazı şartlarda 18 yaşını doldurmayanların çalıştırılması mümkün değildir. Bu durumlar şu şekildedir:

  • Sigara, alkol ve bağımlılığa neden olan maddelerle alakalı işler
  • Patlayıcı, parlayıcı, tehlikeli ve zararlı maddelerle ilgili işler
  • Vibrasyon veya gürültünün yüksek olduğu işler
  • Aşırı soğuk ve sıcak ortamlarda yapılan işler
  • Zararlı ışınlara ve radyoaktif maddelere maruz kalma olasılığı olan işler
  • Meslek hastalıklarına neden olan maddelerle yapılan işler
  • Parça başı ve prim sistemiyle ödeme yapılan işler
  • Aralıksız ayakta durma ve dikkat isteyen işler
  • İşin bitmesinden sonra ailesinin yanına ya da evine dönmesine imkan verilmeyen işler
  • İşyeri hekimi tarafından verilen raporda belirtilen psikolojik ve fiziksel yeterliliklerin üzerindeki işler
  • Tahsilat ve para taşıma işleri
  • Gece vardiyası

Genç ve çocuk işçilerin günlük çalışma süreleri, 24 saatlik süreçte, kesintisiz olarak 14 saat dinlenme süresi dikkate alınarak belirlenir. 2 saatten fazla ve 4 saatten az süren işlerde 30 dakika, 4 saat ile 7,5 saat arasında olan işlerin ortasında 1 saat olmak üzere ara dinlenmesi yapılmalıdır.

İşverenin vermesi gereken eğitimler, çalışma ortamı dışına kurs ve mesleki eğitim için gönderilmesi, konferans, komisyon ve kongre türünden faaliyetlere katılımda geçen sürelerin tamamı, çalışma süresi olarak kabul edilir.

Genç ve çocuk işçilerin hafta tatili izinleri, kesintisiz bir şekilde 40 saat ve üzeri olmalıdır. Yıllık olarak kullanılacak ücretli izin süre en az 20 gün olmalıdır. Yıllık ücretli iznin kesintisiz olarak kullanılması gerekir. Fakat işçinin yararına olan durumlarda en fazla ikiye bölünerek kullanılır.

Okula ya da eğitime devam eden genç ve çocuk çalışanlara yıllık ücretli izinleri, okulların tatil olduğu dönemlerde verilmelidir. Çocuklara karşı işlenmiş suçlardan hüküm giymiş, yüz kızartıcı suç işlemiş olan işverenlerin veya işveren vekillerinin çocuk ve genç işçi çalıştırması mümkün değildir.

Risk Grubu Olarak Yaşlılar

Kronolojik yaş, yaşlılık denildiğinde akla gelen ilk kavramdır. Bu kavram; kişinin fiziksel durumu ve işlevsel kapasitesini tam olarak göstermez. Dolayısıyla da yaşlılığın en temel göstergesi fonksiyonel işlev kaybı olarak kabul edilir. Söz konusu kayıp, işletmelerde güvensiz davranışlara yol açabilir ve ilgili durum, herkes açısından iş sağlığı ve güvenliği riskleri doğurabilir.

Çalışma yaşamı açısından yaşlılık, 65 yaşından farklı bir tanımlamayı gerektirmektedir. Birçok ülkede 65 yaş, emeklilik yapı olup, bundan dolayı emek yoğun işlerde bu yaş civarında olup da çalışan yoktur ya da çok az vardır. Dolayısıyla çalışma yaşamında yaşlı çalışan tanımlamasındaki yaş sınırı, genel olarak 45-50 yaş olarak kabul edilir.

45 yaş sınırının üzerinde olan çalışanlar, yaşlı çalışan olarak kabul edilir. İlgili yaş grubundakiler, kronik hastalık sıklıklarının artması, fiziksel işlev, beslenmenin gerilemesi gibi sebeplerle risk grubu olarak kabul edilir. Risk grubu olarak yaşlılar ele alındığında, yaşın ilerlemesi ile beraber bedenin pek çok işlevinde yavaşlama olduğu görülür. Kalbin çalışmasının yavaşlaması, işitme ve görmenin azalması buna örnek olarak gösterilebilir. Söz konusu türden değişimlerin yanında kalp yetmezliği, diyabet türünden sürekli izlem gerektiren kronik hastalıklar da ortaya çıkar.

Yaş nüfus, sanayileşmesini tamamlamış batılı ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde artmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler açısından bir problem olmamasına karşın, yakın gelecekte bu ülkelerin de yaşlılık problemi ile karşılaşması olasıdır.

Yaşlılık kavramına ilişkin tam bir tanımlama yapılmamakla beraber, zaman unsuruna bağlı olarak organizmanın dış ve iç etkenler arasında denge sağlama potansiyelinin azalması ve bundan kaynaklı olarak ölüm riskinin artması olarak açıklanabilir. İç ve dış etkenler arasındaki denge sağlama potansiyelinin düşmesi, zararlı alışkanlıkların terk edilmesi ve sağlıklı davranışların sergilenmesi ile başarılır. Yaşlıların mental ve fiziki gerilemelerden kaçınması imkansızdır. Ancak temel hedef mental ve fiziki kapasitenin geliştirilmesi ve aktif bir hayat sürdürülmesinin sağlanması olarak belirlenebilir.

Yaşlılarla ilgili yapılan çalışmaların önemli kısmı yaşam süresinin artırılmasına yöneliktir. Son dönemlerde ise yaşlıların kaliteli ve bağımsız yaşam sürdürmelerine dair çalışmaların önemi artmaktadır. Dolayısıyla son 20 yıllık süreçte geriatrik koruyucu servisler hastalıkların teşhisinden ziyade işlevlerin değerlendirilmelerine yönelik çalışmalara ağırlık vermiştir. Yaşlıların sosyal ve sağlık problemlerini belirlemeye yönelik araştırmalar, Türkiye açısından henüz yenidir.

Yaşlılıkta meydana gelen fiziksel değişimler, yaşlanma sürecinde devam eden sosyal, çevresel, biyolojik ve psikolojik olayların biriken etkileridir. Yaşlılarda görülen fiziksel değişikler, tüm insanlarda benzerdir. Ancak bireylerin yaşam tarzlarına ve onların hayatlarındaki çevresel özelliklerine bağlı olarak farklı hızlarda meydana gelir.

Gerçekleştirilen çalışmalara göre 65 ve üzeri yaşlarda olan yetişkinlerin yaklaşık olarak %80’lik kısmında en az bir kronik sağlık problemi bulunmaktadır. Yaşlıların yarısında günlük hayat etkinliklerinde farklı seviyelerde sınırlamalar bulunur. Romatizmal, kardiyovasküler ve görme ile alakalı sağlık problemleri, bu yaş grubunda fiziksel aktivitelerin önündeki en sınırlayıcı problemler olarak kabul edilir.

İş yerinde yaşlı çalışanların olması durumunda, acil müdahale edilmesi gerekli olan sağlık sorunlarının olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Engelli çalışanlar, kazalardan kendilerini ve sağlıklarını koruma noktasında sağlıklı kişiler kadar iyi değildir.

Bundan dolayı çalışma ortamlarında engelli, gebe ve yaşlı gibi risk grupları için özel düzenlemelere gidilmesi ve sağlık hizmetlerinin mutlak surette bu risk gruplarının yakınlarına kadar götürülmesi gerekir.

Özel Risk Grupları ile İlgili İşyeri Hekimi Görevleri

İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimleri Görevleri İle Çalışma Usul ve Esasları Hak- kında Yönetmelik kapsamında işyeri hekiminin üstlenmesi gereken birçok görev ve sorumluluk vardır. Söz konusu görevler arasında özel risk gruplarına yönelik olarak yapılan görevler de önemli yer tutar. Özel risk grupları ile ilgili işyeri hekimi görevleri şunlardır:

  • Özel risk grupları içerisinde olan çalışanları (gebeler, emzikli kadınlar, 18 yaşını doldurmamışlar, 2 yaşından küçük çocuğu olan anneler, meslek hastalığı ya da şüphesi bulunanlar vb.) tespit etmek ve yakından takiplerini yapmak
  • Engellilerin işe alınmaları, çalışma alanında meydana gelen kaza veya hastalık sonrasında kalıcı veya geçici iş göremezliği olanların işe başlamaları ya da eski hükümlülerin gerekli sağlık kontrollerinin yapılarak uygun işe yerleştirilmeleri için gerekli raporları hazırlamak
  • Çocuk bakım yurdu ve kreş ile emzirme odalarının sağlık şartlarının kontrolü ve sağlık şartlarına uygulanın sağlanması, çocukların sağlık kontrollerinin yapılarak kayıtlarının oluşturulması
  • Kronik rahatsızlığı bulunanları daha sık muayene etmek, gerekli tetkikleri yapmak ve koruyucu tedbirleri almak
  • Emziren ve hamile kadınların çalışma ortamındaki olası sağlık tehlikelerine karşı sağlıklarını korumak, geliştirmek ve eğitimlerini sağlamak
  • Çalışma ortamı gözetimi ile alakalı olarak gerekli durumlarda ölçümler yapılmasını sağlayarak alınan neticelerin risk grubu başta olmak üzere tüm çalışanlar açısından değerlendirilmesi yapmak
  • Hastalık ya da kaza neticesinde veya periyodik muayene sonrasında eski işinde çalışma uygun olmayan çalışanın, sağlık durumuna uygun bir işte çalıştırılmasını sağlamak
  • Eski hükümlü, engelli ve malullerin işlerine uyum sağlamasına yardım etmek
  • İş kazası geçiren veya meslek hastalığına yakalanan çalışanların rehabilitasyonunda iş yerinde olan diğer birimlerle işbirliği yapmak

İşyeri hekimi, bu görevleri yerine getirirken işveren, iş güvenli uzmanı ve diğer sağlık personeli gibi diğer kişilerle işbirliği halindedir.

Hemen
kayıt ol
%25
indirimi kap!

Sunduğumuz Olanaklar

  • Konu Anlatımlı Ders Kitabı
  • İşyeri Hekimliği Özel Ders Çalışma Grubu

  • Ücretsiz Hap Notlar
  • Ücretsiz Sınava Hazırlık Kampı
  • Ücretsiz Online Denemeler

  • Dersleri Tekrar İzleme İmkanı

  • 10 Yıllık Tecrübe

Bize Yazın

Hemen şimdi iletişime geçin, avantaj ve kampanyalardan yararlanma fırsatını kaçırmayın!

Öne Çıkan Blog Yazılarımız

Son dönemde öne çıkan blog yazılarımıza göz attınız mı?

Araştırmayı bırakın, bizi arayın!

Bütçe dostu işyeri hekimliği eğitimi