İş Sağlığı ve Güvenliğinin Kavram ve Kurallarının Gelişimi

Kişilerin hastalık ve sakatlıklarının bulunmaması, sağlıklı oldukları anlamına gelmez. Sağlık; fiziksel, sosyal ve ruhsal açılardan tam bir iyi olma durumudur. İş sağlığı ise çalışanların, fiziksel, sosyal, ruhsal ve psikolojik olarak iyi olma durumlarının sağlanması, sürdürülmesi ve geliştirilmesidir.

Söz konusu tanımlamalar arasında kıyaslama yapıldığında, tanımlamaların benzer olduğu görülür. Ancak uygulamaya bakıldığında, sağlık konusunda temel hususun hastalıkların tanısı ve tedavisi olduğu, böylelikle sağlığın yeniden kazandırıldığı görülür. İş sağlığı konusunda ise durum biraz farklıdır. Zira bu kavrama konu olan kişiler, sağlıklı çalışanlardır. Temel amaç ise çalışan sağlığının sürdürülmesi ve geliştirilmesidir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından iş sağlığı konusunda tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlamaların temelinde yine fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma hali, sağlığın korunması ve geliştirilmesi vardır.

Tarihi süreçte çalışma şartları ile çalışan sağlığı arasındaki ilişki defalarca incelenmiştir. Dönemin bilim insanları olarak kabul edilen kişiler bu incelemelere eserlerinde yer vermiş, temel ilkeleri net olarak ortaya koymuştur. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki kavram ve kurallar, bu şekilde ortaya çıkmıştır.

İş güvenliği, çalışma hayatında sağlık açısından riskli unsurların ölçülmesi, değerlendirilmesi ve kontrol edilmesi türünden konularla ilgilenmektedir. Çalışanların bu ortamlardaki olası sağlık problemlerinin, tanı ve tedavisiyle ise işyeri hekimi ilgilenir.

Çalışma ortamlarındaki iş sağlığı ve güvenliği alanını kapsamında olan sağlık hizmetleri, işyeri sağlık birimi tarafından verilir. Bu birimi ise işyeri hekimi ve işyeri hemşiresinden (diğer sağlık personeli) oluşturmaktadır. İlgili birimin görevlerinden bazıları şunlardır:

  • İşe giriş muayenesi
  • Belli aralıklarla yapılan periyodik muayeneler
  • Koruyucu sağlık hizmetleri
  • Birinci kademe sağlık hizmetleri
  • Bağışıklama
  • Acil yardım hizmetleri

Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramlarının Tarihsel Gelişimi

İş hayatı ile işçi sağlığı, tarih boyunca defalarca ilişkilendirilmiş ve birçok önemli isim bu alanda araştırmalar yapmış, eserler yayınlanmıştır. Heredot, işçi verimliliği ile beslenme arasında ilişki kurarak, bu alana ilk katkıyı yapan isimlerden biri olarak kabul edilir.

Milattan önce 377 yılında Hipokrates, kurşunun zararlarını açıklamış, karın ağrısına neden olduğundan söz etmiştir. Ayrıca kurşun zehirlenmesinin görme bozuklukları ve felç gibi sorunlara yol açabileceğini söylemiştir. Her ne kadar direkt olarak çalışan sağlığı ile ilişkilendirmemiş olsa da, araştırmasının temelinde bu vardır. Zira kurşun, çalışanları etkilediği bilinen ilk metallerden biridir. Dolayısıyla Hipokrates tarafından yapılan açıklamalar, iş sağlığı ve güvenliği kavramları açısından adeta bir dönüm noktası olmuştur.

Bu alana katkı veren diğer bilim insanları ve katkıları şu şekildedir:

  • Milattan önce 348 yılında Platon tarafından çalışma pozisyonlarının vücuttaki şekil bozukluğu ile olan ilişkisini ortaya koymuştur.
  • Milattan önce 322’de Aristo tarafından gladyatörlere diyet önerilmiş ve beslenme ile çalışan performansı arasındaki ilişki ortaya konmuştur.
  • Nicander, milattan önce 200 yılında, daha önceki dönemlerde Hipokrates tarafından yapılan çalışmaları genişletmiştir. Bu kapsamda kurşunun zararlarından ve korunma yöntemlerinden bahsedilmiştir.
  • Milattan sonra 79’da Romalı Pliny, çağının çok ötesinde bir öneriyle dikkat çekmiş ve yoğun toz olan ortamlarda çalışanların bir tür maske (torba) takmalarını tavsiye etmiştir.
  • Milattan sonra ikinci yüzyılda Galen tarafından bakır ocaklarındaki asit buharları ve kurşun zehirlenmeleri incelenmiştir.
  • Juvenal, ayakta çalışma ile varis arasındaki ilişkiye dikkat çeken ilk isimlerdendir. Ayrıca milattan sonra 140 yılında kaynakçılardaki UV kaynaklı konjuktiviti ortaya koymuştur.

Geçmişte bu türden çalışmalar ve araştırmalar yapılarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda belli birikimin oluşturulması sağlanmıştır. Ancak modern iş sağlığının temelleri, çok daha sonra atılmıştır. Madencilik ve sanayileşme dönemlerinde, üç önemli isim tarafından ortaya konulanlar, bu alanın temeli olarak kabul edilmiştir. O isimler; Paracelsus (1493-1541), Georgius Agricola (1494-1555) ve Bernardino Ramazzini (1633-1714) şeklindedir.

  • Paracelsus (1493-1541)

Paracelsus, hastaları daha iyi değerlendirebilmek için çalışma ortamlarını incelemeye başlamıştır. Ayrıca ilk iş hekimliği kitabı olarak bilinen “De Morbis Metallicis” isimli eserin de sahibidir. Yazmış olduğu eserde, belli işlerde çalışanların hastalıklarını açıklanmıştır. Bunlar, o dönem için çok üst düzey açıklamalardır. Öyle ki, günümüzde pnömokonyoz tanısı için o açıklamaların bir bölümünden halen yararlanılmaktadır.

Modern toksikolojinin kurucusu olarak kabul edilen Paracelsus, toksik maddelerin özelliklerinden söz etmiş, aslında her şeyin zehirleyici özelliği olduğunu, bir şeyin zehir olup olmamasını belirleyenin ise doz olduğunu söylemesi, çok dikkat çekicidir.

  • Georgius Agricola (1494-1555)

İş kazalarına yoğunlaşan Georgius Agricola, kazaların nedenlerine dair çalışmalar yapmış ve çözüm için öneriler sıralamıştır. 1530 yılında yazmış olduğu De Re Metallica adlı kitabında maden işçilerinin problemlerinden bahsetmiştir. Tozun engellenmesi için havalandırma sistemleri tavsiye eden Georgius Agricola, iş ve sağlık arasındaki ilişkiyi dikkat çekici şekilde açıklamıştır.

  • Bernardino Ramazzini (1633-1714)

Tıp ve felsefe eğitimleri alan Bernardino Ramazzini, fabrikalarda hekimlik yapmış ve çalışan hastalıklarının temelinde çalışma ortamı koşullarının olduğunu görmüştür. Buradan hareketle meslek hastalıklarını tanımlamaya başlamıştır.
“De Morbis Artificum Diatriba” isimli eserini 1713 yılında yazmış ve eserinde, iş kazalarını engellemek için koruyucu önlemler alınmasından bahsetmiştir. Onun bu öneri ve tavsiyeleri, işçi sağlığı alanın kurucusu kabul edilmesine neden olmuştur.
Ramazzini sonrasında hastalardan meslekleri de sorulmaya başlamıştır. Söz konusu uygulama günümüzde halen devam etmekte ve hasta öyküsü alınırken, hastanın mesleği de sorulmaktadır. İlgili uygulama, Ramazzini’nin tıp dünyasına kazandırdıklarından biridir.
Ramazzini, iş sağlığı ve güvenliği alanında olması gereken korunma yöntemleri üzerinde duran isimlerdendir. İş yerinden kaynaklı olan sorunların ve olumsuz şartların düzeltilmesi durumunda, sağlık risklerinin azalacağından ve çalışma verimliliğinin artacağından söz etmiştir. Ramazzini, bu görüşleri ve ortaya koydukları ile günümüzdeki ergonomi ilkelerinden bazılarının temellerini de atmıştır.
Ramazzini’nin hastalara mesleklerinin de sorulması gerektiğini ortaya koyması, çevre sağlığının kurucusu olan Edwin Chadvick’e ilham vermiş ve Chadvick de hastalara çevrelerinin sorulması gerektiğini ifade etmiştir.

Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramlarının Tarihsel Gelişimi

Sanayi Devrimi ve bu devrime giden süreçte iş sağlığı ve güvenliği konusu önem kazanmıştır. Her geçen yıl bu alanda farklı çalışmalar ve araştırmalar yapılmıştır. Bu dönemin iş sağlığı ve güvenliği kavramlarının gelişimine olan önemli katkıları vardır. Bu katkılardan bazıları şu şekildedir:

  • Baca temizleyicilerde çok sık görülen skrotum kanseri, Percival Pott tarafından bir meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir.
  • Tekstil üretim noktalarını denetlemek için doktorlarla çalışan, hazırlamış olduğu raporlarla dikkat çeken Thomas Percival, İngiltere’deki çıraklık sağlığına dair olan yasanın çıkmasını sağlamıştır. Çıkan yasa ile birlikte çocukların günde en fazla 12 saat çalışabileceği, yasal güvenceye alınmıştır.
  • Meslek hastalıkları ile ilk kitabı İngiltere’de Charles Turner Thackrah yazmıştır.
  • Çanak çömlekçilerin hastalıkları ile ilgili çalışmalar yapan John Thomas Arlidge, toprak ve çini üretimiyle uğraşan fabrikalarda doktorların görev yapmasında büyük bir rol oynamıştır.
  • Robert Owen, yaşadığı dönemde fabrika sahibi bir iş insanıdır ve çalışma sürelerini kısaltması, çalışma şartlarını iyileştirmesi, çocukları çalıştırmaması ile dikkat çekmiştir.
  • Alice Hamilton, 1869 ile 1970 yılları arasında yaşamış ve ABD’de işçi sağlığının korunması konusunda yüksek seviyede sağlık gözetiminin kurallaşmasında rol almıştır. Ayrıca Alice Hamilton, bir doktordur.
  • Vauban tarafından 17.yüzyılda çok ağır işlerin yıpratıcı olduğu ve meslek hastalıkları riskini artırdığı ifade edilmiştir. İş verimliliğinin artırılması için işlerin daha doğru organize edilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Bu düşünceleri 18.yüzyılda Belidor yinelemiş ve bu alanda önemli çalışmalar yapılmıştır.
  • Tissot tarafından 18.yüzyılda hastanelerde meslek hastalıklarının tanısı ve tedavisi için özel bölümlerin olması gerektiği ifade edilmiştir.
  • Patissier, 19.yüzyılın hemen başlarında fabrikalardaki meslek hastalıkları ve iş kazaları ile ilgili istatistikleri tutmuş ve bu alanda önemli incelemeler yapmıştır.
  • yüzyılın yine ilk dönemlerinde Jackuard ve Vaucanson tarafından ağır işleri yapması, ağır işlerden kaynaklı iş güvenliği risklerinin ortadan kaldırılması için otomatik makinelerin geliştirilmesi alanında çalışmalar başlatılmıştır.

Bunların haricinde de çok önemli çalışmalara ve araştırmalara imza atan isimler vardır. Bütün bu isimler, modern iş sağlığı ve güvenliği kavramlarının gelişiminde, tarihi bir rol üstlenmiştir.

Sanayi Devrimi ile başlayan endüstriyelleşme, fabrika üretimini ortaya çıkarmıştır. Tarım alanlarında çalışanlar, fabrikalardaki iş imkanları için şehirlere göç etmeye başlamıştır. Göçe hazırlıksız olan kentlerde, barınma, beslenme ve sağlık problemleri oluşmuştur.

Eşlerini ve çocuklarını arkada bırakarak gelen erkekler, bir süre sonra onları da şehirlere getirmiştir. Bu durum, fabrika çevrelerinde gecekondu mahallelerinin oluşmasına yol açmış ve yaşanan bütün sorunlara, altyapı sorunları da eklenmiştir.

Tarım alanlarından fabrikalara işçi olarak gelenler, hızlı ve tempolu çalışmaya alışık olmadıklarından farklı problemler yaşamışlardır. İş kazalarının çok sık yaşanması, bunlardan en önemlisi olarak dikkat çekmiştir.

Sanayileşmenin ilk dönemlerinde madenlerde ve fabrikalarda ortalama çalışma süreleri günde 16-18 saattir. Ayrıca çalışma koşulları da son derece kötüdür. Sadece üretime odaklanılması, çalışan sağlığı ve güvenliğinin arka planda kalmasına neden olmuştur.

Çalışanlar, sadece erkekler değildir. Ayrıca kadınlar ile 8-10 yaşındaki çocuklarda fabrikalarda ve madenlerde çalıştırılmıştır. Bütün bunların neticesinde ise morbidite ve mortalitede ciddi bir artış yaşanmıştır.

Çalışanların yaşadıkları iş kazaları, yakalandıkları meslek hastalıklarının ciddi seviyelere ulaşması sonucunda çalışanlar tarafından protestolar ve gösteriler yapılmıştır. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi için yapılan bu gösteriler sonucunda belli yasal düzenlemeler yapılmıştır. 1802 yılında İngiltere’de Çırakların Sağlığı ve Morali isimli bir yasa çıkarılarak çalışma süresi 12 saatle sınırlandırılmıştır. Ayrıca bu yasa ile havalandırma da zorunlu hale gelmiştir. Bu dönemde iş sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan diğer önemli gelişmeler şu şekildedir:

  • Belli yaşın altındaki çocuklar ile kadınların madenlerde çalıştırılmasının yasaklanması
  • Tehlikeli alanlarda çalışanların sağlık kontrollerinin işyeri hekimlerince yapılması
  • Tehlikeli meslek hastalıklarında bildirimin zorunlu olması

Biyolojik kaynaklı hastalıkların meslek hastalığı olarak kabul edilmesi, 20.yüzyılın iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ilk büyük adımıdır. Gilman Thomon tarafından yazılan ve 1914’te çıkan “The Occupational Diseases” isimli eser, bu gelişmeler açısından oldukça önemlidir.

1919 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kurulmuş ve 1946 yılında tamamen bağımsız olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu örgüt, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli çalışmalar yapmış, Dünya Sağlık Örgütü de bu çalışmalara katkı vermiştir.

Bu süreçte alınan önlemler, çalışma güvenliği alanında atılan adımlar ve diğer düzenlemeler olumlu etkiler göstermiştir. Meslek hastalıkları ve iş kazalarında ciddi bir düşüş yaşamıştır. Ancak günümüzde meslek hastalıkları ve iş kazaları ile ilgili tedbirlerin herhangi bir esneklik göstermeden alınması, halen çok önemlidir.

Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramlarının Tarihsel Gelişimi

İş sağlığı ve güvenliği alanında Türkiye’de yaşanan gelişmeler, dünyadaki gelişmeler ile benzerlik gösterir. Fakat söz konusu süreç, Batılı devletlere göre Türkiye’de daha geç başlamış ve halen tamamlanamamıştır. Bu durumun nedeni ise Batılı devletlerde sanayileşmenin çok uzun yıllar önce tamamlanması, ülkemizde ise bu sürecin halen devam etmesidir.

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği kural ve kavramlarının gelişimi, temelde iki dönemde ele alınabilir. Bunlar; Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemidir. Bu dönemlere ait detaylar aşağıda yer almaktadır.

  • Osmanlı Devleti Dönemi

Sanayileşme çalışmaları, Osmanlı Devletinde 17.yüzyılda başlamıştır. Söz konusu dönemde gemi yapımı, dokumacılık ve el sanatları gibi alanlarda gelişmeler yaşanmıştır. Bu alanlarda yaşanan gelişmeler, her ne kadar sanayileşmenin başlangıcı kabul edilse de, Batı’da yaşanan Sanayi Devrimi’nin çok uzağındadır.

18.yüzyıla kadar Osmanlı sanayisi küçük tezgahlar seviyesinde kalmıştır. Batı dünyasında yaşanan gelişmeler ve Osmanlı’nın ciddi anlamda olumsuz etkilenmesine yol açmıştır. Örneğin; geçmişte Avrupa’ya satılan Bursa ipeklisi kumaşına olan talep neredeyse tamamen kaybolmuş ve sadece ipek ipliği talebi gelmeye başlamıştır.

Mahmut döneminde Osmanlı’nın sanayileşmedeki durumu değerlendirilmiş ve bu alanda önemli atılımlar yapılmasına karar verilmiştir. Ereğli’de açılan Kömür İşletmeleri, söz konusu kararların en önemli sonuçlarından biri olmuştur.

19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı’da madenler, kömür ocakları, demiryolu yapımı ve tütün işletmeleri alanlarında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Sanayileşmenin etkilemeye başladığı bu alanlardaki çalışma şartları, tıpkı Avrupa’daki ilk dönemler gibi çok ağırdır. Günde 16 saate kadar çalışan işçiler, bir süre sonra pnömokonyoza yakalanmaya başlamış ve buna bağlı olarak üretimde sert düşüşler yaşanmıştır.

Yaşanan işçi hastalıkları üzerine Osmanlı Devleti’ndeki işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili ilk düzenleme Dilaver Paşa Nizamnamesi ile yapılmıştır. 1865 yılında yapılan bu düzenleme kapsamında madenlerde hekim bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Osmanlı döneminde bu konuyla ilgili yapılan bir diğer düzenleme ise Maadin Nizamnamesi olmasına karşın, bu düzenleme yürürlüğe girmemiştir.

Cumhuriyet’in ilanından önce yönetimi ele alan Birinci Büyük Millet Meclisi tarafından 1921 tarihinde çıkarılan bir yasa, yine bu konuyla ilgili düzenlemeler getirmiştir. Söz konusu yasaya göre kömürden kalan tozların satılması ile elde edilen gelirin, işçilerin ihtiyaçları için kullanılacaktır.

Bu dönemin son önemli gelişmesi ise Birinci İktisat Kongresi’dir. Bu kongrede yapılan ve toplamda 30 maddede oluşan öneri listesi, Cumhuriyet dönemindeki düzenlemelerin temeli olmuştur.

  • Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyet’in ilanından sonra her alanda olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği alanında da birçok düzenleme yapılmıştır. 2 Ocak 1924’te Hafta Tatil Yasası çıkarılmış, 1926 yılında çıkarılan Borçlar Yasası’nda meslek hastalıkları ve iş kazalarında işverenlere sorumluluk yüklenmiştir.

1930 yılında çıkarılan Belediyeler Yasası ve Umumi Hıfzısıhha Yasaları, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda önemli maddeler içermektedir. Belediyeler Yasası, bu noktada denetim yetkisinin bir kısmını belediyelere aktarmıştır. Umumi Hıfzısıhha Yasası ise günümüzde dahi yürürlükte olan uygulamaların temelini oluşturmuştur. Örneğin; iş yerlerine sağlık hizmetleri götürülmesinin temelinde bu yasa vardır. Yasanın getirdiği diğer uygulamalardan bazıları şu şekildedir:

  • Çocuk ve kadınların çalıştırılma şartları

  • Gebe olan kadınların doğum öncesinde ve sonrasında çalıştırılma şartları

  • İşçiler için verilecek gece hizmetleri

  • İşçi yasağı konuları

  • İş yerlerinde işyeri hekimi çalıştırılması

  • Çalışma alanlarında revir ve benzeri türden sağlık hizmeti yerlerinin düzenlenmesi

Her ne kadar bu yasalar ile bazı düzenlemeler yapılmışsa da, iş sağlığı ve güvenliği konusunda kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu açık bir gerçekti. Bunun için 1936 yılında 3008 sayılı İş Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa ile iş güvenliği ve çalışan sağlığı konusunda geniş çaplı düzenlemeler yapılmış ve bu kapsamdaki çalışmaların tek merkezden yönetilmesi için Çalışma Bakanlığı kurulmuştur.

3008 sayılı yasa 30 yıldan daha fazla yürürlükte kalmış ve nihayetinde 1967 yılında çıkarılan 931 sayılı İş Yasası ile yürürlükten kaldırılmıştır. Daha sonra çıkan bir Anayasa Mahkemesi kararı neticesinde yasanın maddeleri değiştirilmeden 1971’de bu defa 1475 sayılı İş Yasası olarak yayımlanmıştır. Bu yasaya ile şu düzenlemeler yapılmıştır;

  • 16 yaşını doldurmayan çocukların tehlikeli ve ağır işlerde çalıştırılmasının yasaklanması

  • İşlerin tehlikeli ve ağır olma bakımından sınıflandırılması

  • İş yerlerinde uygulanacak olan içki yasağı

Meslek hastalıklarla ilgili adımlar, özellikle 1975 sonrasında hızlanmıştır. Bu dönemde Anadolu ve İstanbul’da birer tane meslek hastalıkları kliniği açılmıştır. 1980’de ise İstanbul’da 300 yataklı, Ankara’da ise 50 yataklı meslek hastalıkları hastanesi açılmıştır. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlere yeni sorumluluklar yüklenmiştir.

İşverenler; risklerin minimize edilmesi, tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmayanların değerlendirilmesi, risk kaynakları ile mücadele edilmesi, teknik gelişmelere uyum sağlanması konusunda sorumlu hale getirilmiştir.

Bunlara ek olarak ekipmanlar, üretim yöntemleri gibi hususlara özen gösterilmesi, işin sağlığa olumsuz etkilerinin azaltılması ve işlerin çalışanlara uygun hale getirilmesi de kanuni olarak işveren sorumluluğu altında kabul edilmiştir.

Yeni mevzuatın getirdiği en önemli hususlardan birisi de çalışanların mesleki riskler konusunda eğitilmesi olmuştur. İşçilere uygun talimatlar verilmesi, toplu ve kişisel korunma önlemlerine öncelik verilmesi, diğer düzenlemelerden bazılarıdır.

Modern İş Sağlığı ve Güvenliği

İş sağlığı ve güvenliği, farklı disiplinlerden meydana gelen, geniş kapsamlı ve çok yönlü bir alan olarak tanımlanabilir. Bu alan içerisinde mühendislik, hukuk, tıp ve iktisat disiplinleri bulunur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesinde yer alan; insanların, insan onuruna uygun çalışma şartlarında çalışma hakkı, iş sağlığı ve güvenliği ile sağlanmaktadır.

  • İş Sağlığı Nedir?

İş sağlığı; sağlık ile çalışma hayatı arasındaki ilişkiyi inceler. Tedavi edici ve koruyucu hekimlik uygulamalarından oluşan işyeri hekimliği ve ortam sağlığına etki eden unsurların kontrol altına alınması amacıyla gerçekleştirilen iş hijyeni uygulamalarından oluşmaktadır. Kısaca iş sağlığı, ortamın ve çalışanların sağlıklı olması için gösterilen faaliyetlerin tamamıdır.

WHO ve ILO’nun 1950 yılında yapmış olduğu tanıma göre iş sağlığı; çalışanların fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan iyi olma durumlarını sürdürme ve geliştirmedir. Söz konusu tanım daha sonraki yıllarda değiştirilmiştir. Bir önceki tanıma, çalışma şartlarından dolayı sağlığın kaybedilmesinin engellenmesi, sağlığı olumsuz etkileyecek unsurlardan korunma, çalışanların fiziksel ve psikolojik açıdan uygun işlerde çalışması, çalışanın ve işin uyumlu olmasının sağlanması hususları eklenerek yeni tanımlama yapılmıştır.

  • İş ve Çevre Sağlığı Nedir?

WHO ve ILO tarafından yapılan iş sağlığı kavramı oldukça geniş kapsamlı tanımlansa da, sadece çalışma ortamı ve çalışanları kapsar. Dolayısıyla diğer alanları kapsamaz. Buna bağlı olarak dar çerçevede kalan bir tanım olarak kabul edilir.

Çalışanların, çalışma ortamları haricindeki yaşamlarının iş verimliliklerine ve sağlıklarına olan etkisi, mevcut tanımın yetersiz kaldığını net olarak göstermektedir. Bu yetersizliğin ortadan kaldırılması için iş ve çevre sağlığı kavramı ortaya çıkmış ve tanımlanmıştır.

İş ve çevre sağlığı; hastalanması muhtemel olanlara veya hastalananlara verilen hekimlik uygulamaları, yaşam ve çalışma ortamlarında sağlık açısından risk unsurların belirlenmesi ve bunların kontrol altına alınmasını içeren faaliyetlerdir. Bu kavramın temelleri, 1700’lü yıllarda Ramazzini tarafından ortaya atılan hastaya mesleğini sor önerisi ve 1800’lerde bundan esinlenen Edwin Chadvick tarafından belirtilen hastaya çevresini sor önerisidir.

  • İş Sağlığı Kavramının Kapsamı

Modern iş sağlığı kavramına bakıldığında, bu kavramı oluşturan temel iki faaliyetin iş hijyeni ve işyeri hekimliği olduğu görüşür.

İşyeri hekimliği; çalışanlara yönelik verilen tanı, tedavi ve korunma faaliyetlerini sürdüren uzmanlık alanıdır. Bu faaliyetlerin uygulayıcısı olan işyeri hekiminin başlıca uygulamaları şu şekildedir:

  • İşe giriş muayeneleri ve çalışan sağlıklarının takip edildiği periyodik muayeneler
  • İşin özelliklerine göre erken tanı tarama testleri
  • Sağlık riskleri ve meslek hastalıkları belirtilerinin çalışanlarca öğrenilmesi için çalışanlara yönelik eğitimler verilmesi
  • Risk oluşturan biyolojik unsurlara karşı bağışıklama
  • Çalışanların vücutlarının dirençli hale getirilmesi için dengeli ve düzenli beslenme programının oluşturulması
  • Çalışanların kişisel hijyenleri konusunda bilinçlendirilmesi

İşyeri hekimi, iş sağlığı konusunda çok önemli bir yere sahiptir. Tıp eğitiminin ardından alınan İSG eğitimi ile elde edilen uzmanlık, iş sağlığının sağlanması için kullanılmaktadır.

İş hijyeni; çalışma ve yaşama alanlarında sağlık açısından riskli unsurların tespit ve kontrol edilmesi faaliyetleridir. İş ve çevre sağlığı faaliyetleri olarak da ifade edilebilir.

Buradaki temel faaliyetler; sağlık açısından riskli olan unsurların belirlenmesi, ölçümlerin yapılması ve risklerin tamamen kaldırılması gibi alt faaliyetleri içerir. Bundan dolayı iş hijyeni bölümü genellikle iş sağlığının teknik tarafı olarak kabul edilir. Bu kapsamda yapılan faaliyetler şunlardır:

Çalışma alanındaki risklerin tespiti için ölçümler yapılması (Gürültü ölçümü, toz ölçümü vb.)

Sağlık risklerinin kontrol altına alınması için teknik tedbirlerin hayata geçirilmesi

Risklerin ortaya çıkmasının engellenemediği durumlarda çalışanlardan izole edilmesi veya çalışanların özel kişisel koruyucu ekipmanlar kullanması

İş ve Sağlık Kavramları Arasındaki İlişki

İş ve sağlık kavramları arasındaki ilişki, tarih boyuncu incelenmiştir. Sağlık durumunun işi etkilediği, işin ise sağlığı etkilediği yapılan araştırmalarla defalarca ortaya konmuştur.

Sağlık durumunun işe olan etkisi, genellikle daha az konuşulmuş ve araştırılmıştır. Bu konu, daha çok sosyal ve sağlık politikaları kapsamında ele alınmıştır. 1800’lerde Chadvick tarafından ifade edilen sağlıksızlık ve yoksulluk arasındaki kısır döngü, aslında iş ve sağlık kavramları arasındaki ilişkinin ne kadar karmaşık olduğunu net olarak ortaya koymaktadır.

Bu karmaşık ilişkiye yakından bakıldığında, kötü çalışma şartlarının ve işsizliğin sonucunun yoksulluk olduğu görülür. Yoksulluk ise kötü yaşam standartları ve sağlıksız beslenmeyi getirir. Buna bağlı olarak da sağlığın bozulması durumu ortaya çıkar. Sağlığı kötü olanlar ise iş bulamaz veya kötü çalışma şartlarına sahip işlerde çalışmak zorunda kalır. Böylece bir kısır döngü meydana gelir.

Bireysel ve çalışma ortamına ait unsurlar, hastalık oluşumu sürecinde etkileşim halindedir. Bireysel özellikler, direkt olarak hastalık oluşumuna yol açabilir. Bunun yanında bunlardan bağımsız şekilde çalışma ortamına ait unsurlar da hastalıklara neden olabilir. Bu iki etken grubu arasındaki etkileşim kaçınılmazdır. Özellikle çalışma şartları, bireysel faktörleri direkt olarak etkiler. Bireysel faktörler ise direkt olarak çalışma ortamını etkilememesine karşın, çalışma alanının sağlığa olan etkisini artırabilir veya azaltabilir.

Modern İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulama Prensipleri

Modern iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının temel amacı; hastalıklara ilişkin riskleri ortadan kaldırmak, kaldırılamayan riskler için gerekli koruyucu tedbirler almaktır. Böylece daha hastalıklar ortaya çıkmadan önlenecektir.

İş sağlığı uygulamaları, genel olarak halk sağlığı uygulamalarıyla paralellik gösterir. Halk sağlığı uygulamalarına bakıldığında ilk olarak sorunun tanımlanması, sonrasında ise risklerin ve koruyucu önlemlerin belirlenmesi gerekir. Buradaki genel aşamalar, aynı zamanda koruyucu sağlık hizmetleri için de geçerlidir.

Sağlığın korunmasının kendi içerisinde farklı düzeyleri olup, bunlar; primer, sekonder ve tersiyer şeklindedir. Primer, yani birincil koruma; sağlık riskleri vücuda girmeden veya vücutla temas etmeden gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Skonder korunma ise erken tanı ve tedavi için yapılan uygulamaların tamamıdır. Risklerin sağlığı etkilemesi durumunda üçüncü korunma devreye girmekte ve tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Primer korumanın da kendi içerisinde aşamaları bulunur. Burada temel uygulamaların risklere yönelik olmasına karşın, risklerin ortaya çıkmasını engellemek için farklı aşamaları, basamakları kullanmak gerekir. Teknik ve idari önlemler ile mevzuata dair gereken düzenlemelerin yapılması, en etkili primer korunma olarak kabul edilmektedir. Bütün bunlara rağmen riskin ortada olması halinde, ortam ölçümü erken tedbirler almak için oldukça etkili bir araç olarak dikkat çeker.

İş sağlığı uygulamaları, toplam temel prensipten meydana gelir. Bunlardan ilk beşi, işe girildiği andan itibaren yapılması gereken uygulamalar iken, sonuncusu ise bu sıralamanın her aşamasında yer almaktadır. Bu 6 temel prensip; uygun işe yerleştirme, ortam faktörlerinin değerlendirilmesi, sağlık risklerinin kontrolü, periyodik muayene, çalışma alanında sağlık hizmetlerinin verilmesi ve sağlık eğitimi şeklindedir.

  • Uygun İşe Yerleştirme

İşe alınacak adayın beceri, özellikleri, mental ve fiziksel kabiliyetine göre uygun bir işe yerleştirilmesi gerekir. Bunun tam olarak sağlanabilmesi için çalışanın; yaşı, beslenme alışkanlıkları, cinsiyeti, hastalık öyküleri, bağışıklık seviyesi ve etkinlik düzeyinin bilinmesi gerekir.

Uygun işe yerleştirme, bilgi ve beceri seviyesi ile sağlıkla ilgili bireysel özelliklerinin bir arada değerlendirilmesi ile yapılır. İş sağlığı açısından riskli gruplar olarak kabul edilen çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler ve gebelerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmamasına, mevzuata uygun işlere yerleştirilmesine azami özen gösterilmelidir.

Örneğin; kadın ve çocukların ağır yük kaldırma gerektiren bir işte çalışmalarının hem kendileri hem de diğer çalışanlar için risk oluşturacağı dikkate alınmalıdır. Ya da bağışıklığı zayıf birinin biyolojik ve kimyasal alerjenlerin olduğu bir ortamda çalışması uygun olmayacaktır.

  • İş Hijyeni (Ortam Faktörlerinin Değerlendirilmesi)

İşin türüne göre sağlık açısından riskli olan unsurlar değişir. Bundan dolayı işin türüne göre yapılması gereken ortam ölçümleri, ilgili mevzuatta detaylı olarak açıklanmıştır. Çalışma ortamındaki risklerin tespiti için gürültü ölçümü, toz ölçümü türünden ortam ölçümlerinin yapılması çok önemlidir.

Ölçümlerde ulaşılan değerlerin uluslararası standartlar ve normlara uygun olması gerekir. MAK ve ESD, kullanılan yaygın standartlardandır. MAK; müsaade edilen azami konsantrasyon anlamına gelir ve kesinlikle bu sınırın aşılmaması gerekir. Aşılması durumunda toksik etkiler ortaya çıkacağından acil tedbirlerin alınması, koruyucu ekipmanların kullanılması ve ortamdan hızla uzaklaşılması önemlidir.

ESD ise eşik sınır değer olup, zaman zaman aşılmasının tehdit oluşturmayacağı kabul edilen sınırdır. Burada önemli olan, çalışma süresince (8 saat) gerçekleştirilen ölçümlerde, ortalamanın bu düzeyin altında kalmasıdır. ESD, günlük uygulamalarda daha fazla tercih edilirken, MAK sınırı ise yanıcı, parlayıcı ve boğucu gazların olduğu ortamlarda zorunlu olarak tercih edilmektedir.

  • Risk Faktörlerinin Kontrolü

Korunma aşamaları dikkate alındığında, önceliğin primer korunmada olduğu açıktır. Korunma önceliği ise kaynağında kontrol, ortamında kontrol ve çalışanda kontrol şeklindedir.

Kaynakta kontrol, tehlikenin kaynağının kontrol edilmesi ve böylece söz konusu tehlikenin ortaya çıkmasının engellenmesidir. Bu kapsamda yapılması gerekenler:

  • Tehlikeli maddenin kullanılmaması
  • Uygun durumlarda tehlikeli madde yerine tehlikesiz veya az tehlikeli maddenin kullanılması
  • Zorunlu durumlarda, tehlike maddenin olabildiğince az kullanılması
  • Process değiştirerek tehlikeli yöntem yerine tehlikesiz olanı tercih etmek
  • İşlemlerin kapalı sistemle gerçekleştirilmesi

Ortamda kontrolü, tehlikeli maddenin zorunlu olarak kullanıldığı durumlarda devreye girer. İlgili maddenin yayılmasının engellenmesi için etkin bir havalandırma yapılması gerekir. Böylece sağlığa olan etkisi ortadan kaldırılır veya minimize edilir.

Ortam kontrolünde, ESD ve MAK sınırları için sürekli olarak ölçümlerin yapılması ve çıkan değerlerin kontrolü de çok önemlidir.

Kişide kontrol ise çalışanların kişisel koruyucu ekipman kullanmalarını içerir. Buna ek olarak ilgili tehdide karşı bağışıklama sağlanması için sağlıklı beslenme ve zararlı alışkanlıklardan uzak durma da, yine bu kapsamda kabul edilir.

  • Periyodik Muayene (Aralıklı kontrol muayenesi)

Sekonder korunma kapsamında yer alan periyodik muayene, işin özelliklerine göre farklılık gösterir. Aralıklı kontrol muayenelerinin hangi sıklıkta yapılacağı, işe göre değişir. Ancak genel olarak yılda en az bir defa yapılması gerekir.

Aralıklı kontrol muayenelerinde, yalnızca işten kaynaklı sağlık sorunlar ele alınmaz. Buna ek olarak normal insanların da yaptırması gereken diyabet ve hipertansiyon gibi rahatsızlıklar için de kontroller yapılır.

  • İş Yerinde Sağlık Hizmeti

İş yerlerinde verilmesi gereken sağlık hizmetleri, ilgili mevzuata göre belirlenmiştir. Bu hizmetler, birinci basamak sağlık hizmetleri olup, tedaviye yöneliktir. Kaza ve hastalık durumunda etkili tedavinin sağlanması, risklerin tespit edilerek gerekli tedbirlerin kısa sürede alınması, buradaki temel hedeflerdir.

  • Sağlık Eğitimi

İş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışanlara verilecek olan eğitimlerin kapsamı, ilgili yönetmelikte net olarak ifade edilmiştir. Buna göre işverenler, çalışma ortamlarının sağlıklı ve güvenli olması için gerekli tedbirleri almak zorundadır.

İşverenler, çalışma ortamının sağlıklı ve güvenli olmasını sağlamak için çalışanlara karşı da sorumlu tutulmuştur. Bu sorumluluklar; çalışanlara, yasal hak ve sorumlulukları hakkında bilgi vermek, karşılaşacakları mesleki riskleri ve bunlara dair alınması gereken önlemler noktasında iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri sunmak, çalışanların söz konusu eğitimlere katılımlarını sağlamak şeklindedir.

Verilen sağlık eğitiminin temel hedefi, çalışma ortamlarının her anlamda sağlıklı ve güvenli olmasını sağlamaktır. Eğitimler; meslek hastalıkları ve iş kazalarını azaltmakta, çalışanların bilgilenerek iş sağlığı ve güvenliği bilinci kazanmasını sağlamaktadır.

Hemen
kayıt ol
%25
indirimi kap!

Sunduğumuz Olanaklar

  • Konu Anlatımlı Ders Kitabı
  • İşyeri Hekimliği Özel Ders Çalışma Grubu

  • Ücretsiz Hap Notlar
  • Ücretsiz Sınava Hazırlık Kampı
  • Ücretsiz Online Denemeler

  • Dersleri Tekrar İzleme İmkanı

  • 10 Yıllık Tecrübe

Bize Yazın

Hemen şimdi iletişime geçin, avantaj ve kampanyalardan yararlanma fırsatını kaçırmayın!

Öne Çıkan Blog Yazılarımız

Son dönemde öne çıkan blog yazılarımıza göz attınız mı?

Araştırmayı bırakın, bizi arayın!

Bütçe dostu işyeri hekimliği eğitimi