Korunma Politikaları Nedir?

Toplumdaki hastalıkları, sakatlıkları ve erken ölümleri engellemek, tam iyilik halini sağlamak ve devam ettirmek için toplumda görülen ciddi sağlık problemlerine yönelik olarak çalışmalar gerçekleştiren sağlık hizmetlerinin özelleşmiş alanlarından biri de koruyucu hekimliktir.

İşyeri hekimi, klinik ve temel tıp bilgilerine ek olarak; sağlık yönetimi, epidemiyoloji, hastalık ve sağlık durumlarına etki eden davranışsal ve sosyal unsurların yönetimi, iş ve çevre sağlığı, primer, sekonder ve tersiyer korunma önlemlerini uygulamaktadır. Bunun için işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli (DSP), gerekli olan klinik bilgi ve becerilere sahip olmak zorundadır. Buradan da anlaşılacağı gibi iş sağlığı güvenliği, koruyucu hekimliği gerektiren ve hatta bu hekimlik uygulamasının temelini oluşturan alanlardandır.

Koruyucu hekimlik uygulamalarını genel olarak iki farklı sınıf içerisinde toplamak mümkündür. Bunlar:

  • Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri; bağışıklama, erken tanı, tarama, kemoproflaksi, üreme sağlığı, beden temizliği ve kişisel hijyenin sağlanması, beslenme durumlarının iyileştirilmesi, düzenli uyku ve sağlıklı beslenme gibi alışkanlıkların kazandırılması, sigara ve alkolden uzak durulması, kişinin yaşına uygun egzersizleri yapması ve bu konularda topluma eğitimler verilmesi şeklindeki sağlık hizmetleridir.
  • İş ve çevre sağlığı hizmetleri; fiziko-jeo-kimyasal, sosyal ve biyolojik çevredeki negatif şartlardan kaynaklı sağlık problemlerini engellemek için çalışma ortamına ve çevreye gerçekleştirilen müdahaleleri esas olan koruyucu hekimlik uygulamaları olarak ifade edilebilir.

Kişiye yönelik olan koruyucu hekimlik hizmetleri; doktor, hemşire ve veteriner gibi sağlık personellerince verilir. İş ve çevre sağlığı hizmetleri ise sağlık personelleri haricinde farklı disiplin ve meslekten profesyonellerce verilmektedir.

Korunma Basamakları (Seviyeleri)

Korunma basamakları; primer, sekonder ve tersiyer olmak üzere toplamda üç temel seviyeden oluşmaktadır. Fakat güncel kaynaklara bakıldığında, özellikle de kronik hastalıklarla ilgili durumlarda, primer korunmadan önce primordial korunma isminde bir basamak olduğu görülür. İş ve çevre sağlığı hizmetleri dikkate alındığında, primordial ve primer korumanın kendi içerisinde seviyelendirilmesi gerektiği görülmektedir.

Etken bedene girmiş ve sağlık etkisini meydana getirmişse, bu aşamada tersiyer korunma hizmetinin, yani erken tanı ve etkin tedavinin sağlanması gerekir. Etken bedene girmesine rağmen hala sağlık etkisini oluşturmamışsa ya da hastalık henüz erken aşamalarda ise sekonder korunma hizmetinin, yani erken teşhis ve taramaların uygulanması gerekir. Erken vücuda henüz girmemişse, bu aşamada ise primer korunma uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği alanında koruyucu hekimlik uygulamaları işyeri hekimi tarafından uygulanır. Ancak bu süreçte işyeri hekimine, diğer sağlık personeli ve iş güvenliği uzmanı gibi İSG profesyonelleri destek verir.

1. Primer ve Primordial Korunma

Etken henüz insan bedenine girmeden ve sağlık açısından herhangi bir etkiye neden olmadan önce alınması gereken önlemlerdir. Primer korunma, kendi içerisinde de sınıflara ayrılmaktadır.

Primordial korunma, sağlık açısından olumsuz unsurların tamamının, genel manada sağlıklı topluma yönelik olarak düzeltilmesidir. Primer korunma ise belirli bir sağlık problemine yönelik olarak yine belli bir unsurun kontrolü için yapılan uygulamalardır.

a. Etkenin Orta Çıkmasını Engelleme

Primer korunmanın ilk aşaması, etkenin ortaya çıkmasını engellemedir. Eğer etken ortaya çıkmazsa sonraki aşamalar için herhangi bir tehdit veya risk kalmayacaktır. Fakat hayatın devamının gereği açısından insan, hayatını devam ettirirken çevreyi olumsuz etkiler ve kirletir. Bundan dolayı etkenin ortaya çıkmasının engellenmesi ya da etkenin tamamen yok edilmesi, çoğu zaman imkansızdır. Dolayısıyla ortaya çıkan etkenin daha az etkilenmesini amaçlayan sonraki aşamanın dikkate alınması gerekmektedir.

b. Etkenin Daha Az Toksik Hale Getirme

Etkenin tamamen yok edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda yapılması gereken; etkenin daha az toksik hale getirilmesidir. Her ne kadar çevre dostu uygulamalar olarak görünseler de, pratik ve ekonomik açıdan uygulanmaları son derece zordur. Bundan dolayı genel olarak etkenlerin daha az toksik hale getirilmesi mümkün olmaz.

Herhangi bir türden kirletici toprak, su ve hava gibi ortamlara atılmadan önce farklı bir kimyasal işlemden geçirilerek daha az toksik hale getirilir. Bir diğer seçenek ise etken üretim sürecinde oluşuyorsa farklı hammaddeler kullanılarak üretim ve dolayısıyla da son kirletici değiştirilir. İş sağlığı ve güvenliği alanında söz konusu ilke, toksik maddenin daha az toksik madde ile değiştirilmesi (ikame) olarak uygulanır.

c. Etkenin Yoğunluğunu Azaltma

Etkenin yoğunluğu, ne kadar kirletici olduğuyla yakından ilgilidir. Bundan dolayı kirleticinin yoğunluğunun azaltılması, etkenin etkisinin azaltılmasına ciddi anlamda katkı verir. Bu amaçla soğuturken daha az su kullanılması, atıkları deşarj ve kirletici dilüe ederken daha fazla su kullanılması, bacaların daha yükseğe çıkarılması, bu kapsamdaki uygulamalardan bazılarıdır.

d. Etkenin Bölünmesi (Separasyon)

Kirletici tarafından etkilenebilecek temel çevre unsurları; toprak, su ve hava şeklindedir. Herhangi türden bir kirlilik kaynağı suyu kirlettiğinde, yoğun bir kirlilik oluşabileceğinden, uygun bir teknoloji ile atıkların bir bölümüne gaz vererek su kirliliği azaltılabilir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde baca filtreleri kullanılabilir.

Separasyondaki bir diğer boyut ise kirletici etkenin tehlikeli ve toksik olanlarının kontrolü ve insanlarla temas olasılığı olmadan özel işlemlere alınmasıdır. Daha düşük risk teşkil edenler ise normal işleme tabi tutulmaktadır.

e. Etkenin Yayılmasını Engelleme

Kirletici etkenin deşarj ya da emisyon edildiği yerde sınırlandırılması, akan rüzgar ve suyla farklı bölgesine engel olunmasını hedefleyen uygulamalardır. Bu sayede etkenler sınırlı bir bölgede kalır ve insanları etkilemesi engellenir.

f. Etkenin Vücutla Temasını Engelleme

Primer korunma içerisindeki en son basamak, etken ile vücut temasının engellenmesidir. Çevrede kontrolsüz şekilde yer alan etkenden, insanların uzak durması ve kendilerini korumasıdır. Bunun için maske, eldiven, gözlük gibi özel korunma ekipmanları kullanılabilir. Ayrıca etkene hazırlıklı olmak için kemoproflaksi ya da immunoproflaksi gerçekleştirilebilir.

Yaşam tarzının ve beslenmenin düzenlenmesi türünden bedeni hazırlıklı hale getirmek için uygulamalar da yapılabilir. Söz konusu uygulamalar da yine bu sınıf içerisinde yer almaktadır.

Burada yer alan ve primer korunmanın alt basamakları olan hususlar, müdahale ve hareket ilkelerinin de temelini oluşturmaktadır. Çevre sağlığı uygulamaları, aynı zamanda primer korunma uygulamaları olarak dikkat çeker ve etkenle yapılan mücadeleyi oluşturur.

Primer korunma önlemleri; topluma yönelik ve yüksek riskli kişilere yönelik olarak iki şekilde uygulanmaktadır. Söz konusu uygulamaların şeklinin de olumsuz ve olumlu yanları bulunmaktadır.

Primer korunmaya dair strateji yüksek riskli kişilere yönelik olarak belirlendiğinde, kişileri motive etme türünden bir avantajı olmasına karşın, etkisinin geçiciliği ise ciddi bir dezavantajdır. Diğer taraftan topluma yönelik strateji belirlendiğinde, radikal şekilde sorunu giderme avantajı olmasına karşın, bireyleri motive etmede zayıf olduğundan etkisi de düşüktür.

Toplumsal stratejinin avantajları; radikal çözüm getirmesi, bütün nüfusu kapsaması ve davranışsal açıdan uygun olmasıdır. Dezavantajları ise bireylere yararının düşük olması, bireyleri ve doktorları motive etmemesi ve risk-yarar oranının düşük olması şeklindedir.

Yüksek riskli kişilere yönelik stratejinin avantajları; bireyler için uygun olması, bireyleri ve hekimleri motive etmesi, risk-yarar oranının ise yüksek olmasıdır. Bu stratejinin dezavantajları ise yüksek riskli kişilerin tanımlanmasının zorluğu, etkisinin geçiciliği ve davranışlara uygun olmaması şeklindedir.

Toplum sağlığı yaklaşımı açısından koruyucu sağlık hizmetlerinde öncelikle sorunun saptanması gerekir. Sonrasında riskin tespiti ve koruyucu önlemlerin belirlenmesi aşaması vardır. Üçüncü aşama korunma stratejileri geliştirmek ve bunları test etmek iken, son ve dördüncü aşama ise uygulamaların yaygınlaştırılmasıdır.

2. Sekonder Korunma

Etken bedene girerek yerleştikten herhangi bir hastalık oluşturana ve belirti verene kadar olan süreçte yapılacak koruyucu sağlık uygulamalarıdır. Burada erken tanı için gerçekleştirilen toplum taramaları, erken tanı için bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışmaları gibi uygulamalar vardır.

Çevre sağlığı uygulamalarının bu alandaki etkisi, bazı çevresel kimyasallarla meydana gelen etkilenmenin erken tespiti ile sınırlıdır. Bu bağlamda iş sağlığı ve mesleki etkilenim saptamaları son derece önemlidir.

3. Tersiyer Korunma

Etkenin bedene girdikten ve sağlık soruna neden olduktan sonra meydana gelecek hasarın sınırlandırılması ve hastanın daha kötüye gitmesinin engellenmesi için yapılan uygulamalardır. Erken ve etkin tedavi uygulamaları olarak da ifade edilir.

Çevre sağlığı uygulamaları içerisinde tersiyer korunma yer almamaktadır. Buna karşın çevresel unsurlardan kaynaklı hastalıkların sebeplerinin araştırılması için doğru ve uygun çevre hikayesinin alınması, tanının kolay konulmasını, tedavinin semptomatik değil, etiyolojiye yönelik olmasını sağlar. Bu açıdan çevre öyküsünün alınması da tersiyer korunma içerisinde kabul edilebilir.

İSG Kanununa Göre Korunma Politikaları

6331 sayılı İSG Kanunu, korunma politikalarında da bahsetmektedir. Bu kanun kapsamındaki korunma politikalarına yönelik bazı maddeler şu şekildedir:

Madde 5 (1): İşverenler, yükümlülüklerini yerine getirirken şu prensipleri dikkate almak zorundadır:

  • Risklerden kaçınılması
  • Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analizinin yapılması
  • Risklerle kaynağında mücadele edilmesi
  • İşin çalışanlara uygun hale getirilmesi amacıyla iş yerlerinin tasarımı
  • İş ekipmanı, üretim yöntemleri ve çalışma şeklinin seçimine özen gösterilmesi
  • Üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkisinin önlenmesi, önlenmediği durumlarda minimize edilmesi
  • Teknik gelişmelere uyum sağlama
  • Tehlikeli olanların, tehlikesizlerle değiştirilmesi (mümkün olmayan durumlarda daha az tehlikeli olanlarla değiştirme) (ikame)
  • Çalışanlara uygun talimatların verilmesi
  • Toplu korunmaya, bireysel korunmaya göre öncelik verilmesi
  • Teknoloji, çalışma şartları, iş organizasyonu, çalışma ortamı ve sosyal ilişkilerle alakalı unsurların etkileri içeren genel ve tutarlı bir önleme politikası geliştirme

Çağdaş iş sağlığı ve güvenliği yaklaşımı da bu noktada oldukça önemlidir. Bu yaklaşıma göre:

  • Sağlık ve güvenlik, insan merkezli olmalıdır. Çalışanları, işi, çalışma ortamını, ürünü, sermayeyi, çevreyi ve diğer tüm unsurları korumayı amaçlamalıdır.
  • Çağdaş iş sağlığı ve güvenliği, proaktif bir yaklaşımı benimser.
  • Ortam faktörlerinin değerlendirilmesinde, kabul edilen uluslararası standartlar dikkate alınır.

6331 sayılı İSG Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine ve bilimsel yaklaşımlara göre iş yerlerinde meydana gelen meslek hastalıkları ile iş kazalarını engellemek, çalışanların sağlıklarını ve güvenliklerini korumak için yapılacaklar şu başlıklar altında toplanabilir:

  • Tehlike Kaynağına Yönelik Koruma Uygulamaları
  • Ortama Yönelik Koruma Uygulamaları
  • Kişiye Yönelik Koruma Uygulamaları

Tehlikenin kaynağına yönelik uygulamalar; iş yerindeki emniyetsiz durumların ve tehlike kaynaklarının ortadan kaldırılmasını hedefler. Ortama yönelik uygulamalar; tehlike kaynaklarının izole edilmesi, maruz kalma süresinin minimize edilmesi ve emniyetsiz davranışların engellenmesini amaçlar. Kişiye yönelik uygulamalar ise işe uygun kişinin seçimi, denetim, eğitim ve gerekli yerler kişisel koruyucu donanım kullanımını hedeflemektedir.

Korunma uygulamalarının en az etkili olandan en yüksek etkiye sahip olana şeklindeki sıralama şöyledir:

  • Kişiye yönelik uygulamalar, ortama yönelik uygulamalar, kaynağa yönelik uygulamalar

En etkili olan kaynağa yönelik uygulamalar iken, en az etkili olan ise kişiye yönelik uygulamalar şeklindedir. Ayrıca kaynağa ve ortama yönelik uygulamalar toplu korunma yöntemleri iken, kişiye yönelik uygulamalar ise bireysel korunma yöntemleridir.

Kaynağa / etkene yönelik koruma uygulamaları şu şekildedir:

  • Yalıtım
  • Makine koruyucuları
  • Tehlikesiz olanla değiştirme (ikame)
  • Bertaraf etme
  • Diğer teknik önlemler

Ortama yönelik uygulamalar şu şekildedir:

  • İzolasyon veya tecrit (Var olan tehlikenin, ortamda bulunan çalışanlara ve diğer kişilere zarar vermeyecek şekilde izolasyonu)
  • Genel ve yerel havalandırma
  • Genel ve yerel aydınlatma
  • Uyarı levhaları
  • Sınırlama ve işaretleme
  • İklimlendirme
  • Islak çalışma yöntemi
  • Sağlıklı teknolojilerin kullanılması
  • Kapalı çalışma yöntemi
  • Bakım ve temizliğin düzenli ve uygun şekilde yapılması
  • Ortam ölçümleri
  • Çalışma ortamının uygun şekilde planlanması ve tasarlanması
  • Maruz kalma süresini ve maruz kalan kişi sayısını azaltmak için yönetimsel önlemler alınması

Kişiye yönelik uygulamalar ise şu şekildedir:

  • İşe giriş muayenesi
  • Periyodik muayeneler
  • İşe dönüş muayenesi
  • Rehabilitasyon çalışmaları
  • İşe uygun personel seçimi
  • Personellerin eğitimi ve denetimi
  • Gerekli durumlarda bağışıklama yapılması
  • Sağlık eğitimi
  • İlk yardım ve kurtarma organizasyonu
  • Dengeli ve yeterli beslenme
  • Genel hijyen şartlarının sağlanması

Hemen
kayıt ol
%25
indirimi kap!

Sunduğumuz Olanaklar

  • Konu Anlatımlı Ders Kitabı
  • İşyeri Hekimliği Özel Ders Çalışma Grubu

  • Ücretsiz Hap Notlar
  • Ücretsiz Sınava Hazırlık Kampı
  • Ücretsiz Online Denemeler

  • Dersleri Tekrar İzleme İmkanı

  • 10 Yıllık Tecrübe

Bize Yazın

Hemen şimdi iletişime geçin, avantaj ve kampanyalardan yararlanma fırsatını kaçırmayın!

Öne Çıkan Blog Yazılarımız

Son dönemde öne çıkan blog yazılarımıza göz attınız mı?

Araştırmayı bırakın, bizi arayın!

Bütçe dostu işyeri hekimliği eğitimi