Mesleki genitoüriner sistem hastalıkları, çalışma ortamında yer alan unsurlardan ve etkenlerden kaynaklanmaktadır. Söz konusu etkenler ile unsurların, iş sağlığı ve güvenliği kapsamında etkisizleştirilmesi veya zararlı etkilerini azaltıcı önlemlerin alınması gerekir. İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hemşiresi gibi profesyoneller ile işveren ve çalışanların bir bütün olarak bu süreçte yer alması çok önemlidir.
Mesleki Genitoüriner Sistem Hastalıkları Nedir?
Çalışma ortamında maruz kalınan unsurların neden olduğu hastalıklardan biri de genitoüriner sistem hastalıklarıdır. Söz konusu hastalıklar; idrar yolları ve böbreklerde olabildiği gibi hipofiz bezi, seksüel gelişim, dişi yumurta sentezleri, erkek sperm sentezi ve fetüs üzerinde olabilmektedir. Buradaki temel problem üreme sağlığı üzerindeki etkilerdir. Fetüsün ilgili hastalıklardan zarar görme şekli ve derecesi, hamileliğin dönemine göre farklılık gösterebilmektedir.
Mesleki etkilenim açısından genitoüriner sistem hastalıkları ele alınırken, bunlar temel olarak iki ana sınıfa ve alt sınıflara ayrılır. Bunlara ilişkin detaylar şu şekildedir:
- Üreme sistemi rahatsızlıkları
- Erkek üreme sistemi rahatsızlıkları
- Kadın üreme sistemi rahatsızlıkları
- İdrar yolu ve böbrek rahatsızlıkları
Üreme sistemi hastalıklarından bazıları şu şekildedir:
- Fertilite üzerine olumsuz etkiler
- Gebelik süreçlerinin bozulmasına yönelik etkiler
- Üreme sisteminde hormonal ve işlevsel değişimler
- Üreme organı kanserleri
İdrar yolu ve böbrek hastalıkları ise şunlardır:
- İdrar yolu hastalıkları
- Mesane kanseri
- Böbrek yetmezliği
- Böbrek kanseri
Her türlü bileşik, element ve karışım, kimyasal madde olarak isimlendirilir. Kimyasallar; doğada doğal olarak bulunabildiği gibi bir işlem sonucunda veya kazara da oluşabilmektedir. Kimyasal maddelerin tamamının insan sağlığı için zararlı olduğu söylenemez. Zararlı etkileri bulunan kimyasallar, toksik kimyasal madde olarak isimlendirilir. Maruz kalındığında üreme sistemi üzerinde olumsuz etkilere neden olan kimyasallar ise üreme için toksik kimyasal madde olarak isimlendirilmektedir.
Mesleki genitoüriner sistem hastalıkları açısından etkili olan kimyasallar, büyük oranda çalışma ortamında yer almaktadır. Ayrıca yaşam alanlarında bulunan kimyasalların da bu hastalıklara yol açabildiği bilinmektedir.
Çevresel ve endüstriyel kirleticilerin önemli bir kısmının üreme sistemi üzerinde olumsuz etkileri vardır. Ancak toksik olduğu bilinen 100 binden fazla kimyasaldan yaklaşık olarak %95’inin üreme sistemine olan olumsuz etkileri nedeniyle incelenmediği bilinmektedir. NIOSH tarafından en sık görülen 10 meslek hastalığı listesinde infertilitenin yer alması, bu konunun ne kadar önemli olduğunu net olarak göstermektedir.
Çalışma ortamındaki unsurlar, başta solunum sistemi olmak üzere farklı sistemler üzerinde etkili olabilir. Üreme sistemi de bunlardan biridir. Ancak üreme sistemine olan etkinin diğerlerinden bazı farkları vardır. Bunlar:
- Etkilerinin diğer nesillere geçmesi
- Germ hücrelerinin diğer hücrelere kıyasla toksik maddelere daha duyarlı olması
- Toksik maddelerin önemli bir kısmının vücuttan atılmasının böbrekler üzerinde gerçekleşmesi
Toksik maddenin türüne ek olarak maruziyet süresi ve şekli de üreme sağlığı üzerindeki etkileri belirlemektedir. İlgili kimyasalların tür maruz kalma süresi ve dozu gibi unsurlar, kadın ve erkek üreme sistemlerindeki olumsuz etkilerin seviyesini belirler.
Kadın üreme sistemleri, ilgili türden maruziyetlere karşı daha hassastır. Bundan dolayı üreme sağlığı problemlerinin %50’si yalnızca sadece kadınlara ait nedenlerden kaynaklı iken, yalnızca %20’si erkeklere ait nedenlerden kaynaklıdır. Bu bağlamda kadın çalışanların üreme sağlığı açısından yüksek riskli grupta olduğu ifade edilebilir.
Genitoüriner Sistem Kanserleri
İlk defa 1775 yılında Sir Percival Pott tarafından cilt üzerinden kuruma maruz kalan baca temizleme çalışanlarında skrotal kanserlerin arttığı tespit edilmiştir. 1940 yılında gerçekleştirilen araştırmalarla kurum içerisinde benzapirin ve PAH olduğu ortaya konmuştur.
Yeni Zelanda’da gerçekleştirilen çalşmalarda itfaiyecilerde testis kanserinde artış olduğu tespit edilmiştir. Avrupa’daki araştırmalarda ise böbrek kanseri ile kurşun maruziyeti arasındaki ilişki tespit edilmiş, çinko, krom, arsenik ve kadmiyum açısından ise böyle bir ilişki olmadığı ortaya konmuştur.
Lastik ve boya endüstrisinde görev yapan çalışanların anilin isimli maddeye maruz kalmasından kaynaklı olarak ürolojik kanserlerde artış olduğu ifade edilmiştir. Herbisidler ile asbeste maruz kalmanın, böbrek kanseri riskini artırdığı belirtilmiştir. Çelik üretim tesislerindeki kok yakma fırınlarında çalışanlarda, böbrek kanseri riski artmıştır.
Fertilite Problemleri
Kadınlarda ve erkeklerde kısırlık problemlerine yol açan başlıca etkenler şu şekildedir:
- X ışınları
- Kadmiyum, kurşun, benzen ve tolüen
- Etilen oksit
- Pestisit maruziyeti
- Aşırı sıcaklara maruz kalan seramik sektörü çalışanları
- Çiftçiler
- Metal işçileri
Mesleki Etkilenim ile Akut Böbrek Yetmezliği İlişkisi
Halojen hale getirilen hidrokarbon tetra kloretan, akut renal yetmezlikteki en toksik maddedir. Bu hasara neden olan halojen hale getirilmemiş hidrokarbonlardan biri Dioksan olup, halojenli hidrokarbonlara daha az toksik olmasına karşın uyarı vermeksizin büyük oranda inhale edilir ve yüksek düzeyde toksitite oluşturur.
Toluen, farklı yapışkan maddelerin içinde yer almakta olup, kötüye kullanım durumunda distal renal tübüler asidoz ve akut renal hasar birlikte görülmektedir. Çalışanların açık olarak Pentaklorofenole subtoksike maruz kalması durumunda, azalmış tübüler fosfor resorbsiiyonu şeklindeki geri dönen proksimal tübüler işlev azalması ile gelebilmektedir.
Mesleki Genitoüriner Sistem Hastalıkları Nedenleri
Mesleki genitoüriner sistem hastalıklarına yol açan farklı etkenler vardır. Bunlardan yaygın olarak görülenleri şunlardır:
Kurşun
Gebelik ve kısırlık üzerindeki etkileri çok uzun yıllardır bilinen kurşunun son yollarda hipofiz ve hipotalamus arasındaki hattı etkilediği ve hormon dengesini olumsuz olarak değiştirdiği de tespit edilmiştir.
Kurşun, fetüsü olumsuz olarak etkilemektedir. Kurşun, plasentadan geçmekte ve süte dahi karışmaktadır. Hamile kadınların kanlarındaki normal olmayan kurşun seviyesi, mental işlevleri bozmaktadır. Yüksek seviyedeki kurşun maruziyeti ise erken doğum, erken membran yırtılması ve düşüklere neden olabilmektedir. Dolayısıyla kadınların kurşuna maruz kalma olasılığı olan yerde çalışmalarına izin verilmemesi gerekir. İngiltere’de bu şekilde bir uygulama vardır. Hamilelerde kanda ya da kord kanında kurşun seviyesinin %10 mikrogramın altında olması çok önemlidir.
Kurşuna maruz kalmaya bağlı olarak oluşacak renal hasara dair; benzine katkı olarak kullanılan organik kurşun nefrotoksik olmamasına karşın yanma ürünleri nefrotoksik özelliktedir. Kurşun toksisitesinin ilk fazı esnasında mitokondride yaşanan ultrastriktürel değişimlerin şiddeti çok yüksektir. Erken faz esnasında üriner kurşun atılımı kaba olarak kan konsantrasyonuyla korelasyon içindedir. Sekonder fazda hiperürisemi ve azalan renal ürik asit atılımı devam etmesine karşın böbrek kurşun atılımı da azalmış durumdadır ve fankoni sendromu bulguları bulunmamaktadır.
Antimon
Kırılgan, gümüşümsü ve beyaz renge sahip olan, orta sertliği bulunan antimon, sertleştirici olarak kullanılan bir maddedir. Bu maddenin üretim ve imha süreci, başlıca maruz kalma kaynaklarıdır. Antimon, çok farklı alanlarda kullanılmaktadır. Akü kurşununa sertleştirici olarak eklenmesi, kurşun ve bakır alaşımları ile kullanılması başlıca kullanım alanlarıdır.
Saflaştırılmış antimon kozmetik ürünlerinden kalak-kurşun alaşımlarına, pil yapımından matbaa işlerine, kauçuk yapıştırmalardan boyalarda alev almayı önlemeye kadar farklı amaçlar için kullanılır. Bunların üretim sürecinde yer alanlar veya kullananlar, antimona maruz kalabilmektedir. Anti paraziter ilaç kullananlar ve maden işçilerinin de antimona maruz kalma riskleri vardır. Antimon, genitoüriner sistem hastalıklarına neden olabildiği gibi üreme sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir.
İyonizan Radyasyon
İyonizan radyasyon, genitoüriner sistem hastalıklarına neden olabilen bir diğer etkendir. Bu etkenin etkilerine dair detaylar şu şekildedir:
- Germ hücrelerinde hasara neden olarak steriliteye neden olur.
- 60 rad ve daha düşük dozlar hasara neden olmazken, 250-500 rad aralığındaki yüksek dozlar ciddi riskler taşır.
- Erken dönemlerde fetüs çok daha duyarlıdır ve 2 rad dahi lösemi riskini artırmaktadır.
- Gebelerin maruz kalabileceği en yüksek radyasyon dozunu 0,5 rem olarak ifade edilmektedir.
- Radyasyon etkileniminden dolayı kromozom aberasyonları meydana gelmektedir.
Cıva
Tohumluk buğdayın yanlışlıkla tüketilmesi sonucunda Irak’ta 1972’de metil cıva zehirlenmesi olayı yaşanmış ve bu olay sonucunda 6530 kişi zehirlenmiştir. Zehirlenen gruptaki gebelikler ciddi anlamda azalmıştır. Normal şartlarda yılda 150 gebelik beklenmesine karşın, gebelik sayısı 31’de kalmıştır. Bu bağlamda cıvanın fertiliteye neden olduğu kabul edilmiştir.
Gebelikler sonucunda doğan bebeklerde ise motor gelişme ve mental gerilikler olduğu tespit edilmiştir. Cıva, kromozom anomalilerinin de nedeni olarak dikkat çeker.
Kadmiyum
Deneysel açıdan erkek ve dişi sıçanlara yüksek dozda kadmiyum verilmiş ve buna bağlı olarak fertiliye oluştuğu fark edilmiştir. Gebelik sürecinde kadmiyuma maruz kalınması, intrauterin gelişmeyi ve büyümeyi etkilediği saptanmıştır. Bu maddeye maruz kalan sıçanların yavruları daha anemik ve küçük olmuştur.
Etilen Oksit
Etilen oksit, renksiz bir gaz olup, fungsid amaçlı olarak ve tıbbi malzemelerin sterile edilmesi için kullanılır. Ayrıca antifriz üretiminde de kullanıldığı bilinmektedir. Etilen oksit maruziyetinin düşük riskinin artırdığı bilinmektedir. Finlandiya’da gerçekleştirilen bir araştırmada, sterilizasyon işlerinde çalışan 80 kadının, hastanede görev yapan diğer kadınlara kıyasla daha fazla düşük yaptıkları tespit edilmiştir. Bu araştırma, etilen oksidin düşük üzerine etkisini net olarak göstermektedir.